MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı, 28.08.2008 günü evinin çatısı üzerinde temizlik yaparken, elindeki fırçanın, çatı üzerinden geçen enerji nakil hattı tellerine değmesi nedeniyle elektrik çarpmasından dolayı çatıdan aşağıya düşerek yaralandığını, yaralanmanın kalıcı etkiler bıraktığını ve kırılan bacakta kısalık meydana geldiğinden tedavi gerektiğini ileri sürerek 30.000 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir..Davalı kurum vekili ise, davanın husumet ve zamanaşımından reddini savunmuştur.Mahkemece, olayın 28.08.2008 günü meydana geldiği, Borçlar Yasası'nın 60/1.maddesinde belirtilen 1 yıllık zamanaşımı süresinin davanın açıldığı 17.11.2009 gününde dolduğu gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, ayrıca kazaya neden olan iletkenin dava dışı ... Ltd.Şti'ne ait jeneratör için kullanılıyor olması, davalı kurum ile ... Limited Şirketi arasında yapılan elektrik satışına ilişkin sözleşmenin 1.maddesi gereğince söz konusu enerji nakil hattının işletme ve bakımının ... Limited Şirketine ait olması nedeniyle davalı kurumun husumet ehliyet bulunmadığı gerekçesiyle davanın aynı zamanda husumetten de reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, haksız eylem nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Haksız eylemlerden doğan davalarda uygulanacak zamanaşımı 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 60.maddesinde ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 72.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre haksız eylemden doğan tazminat davaları BK'nun 60/1 maddesi gereğince 1 ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerine tabidir. Borçlar Yasası'nın 60/1.maddesinde öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi; zarara uğrayanın, zararın varlığını ve zarar vereni öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Aynı Yasa'nın 60/2.maddesi gereğince zarara yol açan eylemin aynı zamanda suç sayılan bir eylemden doğmuş olması durumunda olayda uygulanacak zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu (uzamış) ceza zamanaşımı süresidir. Buna göre, tazminata konu eylemin aynı zamanda suç teşkil etmesi halinde o suç için öngörülen ceza zamanaşımı süresi hukuk hakimi tarafından uygulanacaktır. (HGK.'nun 22/02/2012 tarih ve 2011/4 E.- 2011/640 K; 2012/89 sayılı ve HGK.'nun 06/05/2009 tarih 2009/4-152 Esas ve 2009/155 Karar sayılı kararları) Ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için ceza davasının açılmış olması gerekmez. Diğer taraftan tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerektiği, zira, organların fiilinin tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü yapacağı, tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaşımı süresinin, organ hakkında ise, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin kabul edilmesinin uygulamada hakkaniyete de uygun olmayan sonuçlar doğuracağı belirtilerek tüzel kişi hakkında da ceza zamanaşımı süresinin kabulünün uygun olacağı kabul edilmelidir.Konunun aydınlanması için aşağıdaki açıklamanın yapılması gerekli görülmektedir.Uyuşmazlık; zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır.Bilindiği üzere zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip, sadece onu eksik bir borç haline dönüştürür ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırır.Zamanaşımı, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 140. maddesinde yer alan (...ileri sürülmezse, hâkim bunu kendiliğinden gözönüne alamaz...) kuralında da vurgulandığı gibi, kişisel bir savunma nedeni olup, bütün öteki savunmalarda olduğu gibi ve özellikle itiraz nedenlerinden farklı olarak savunulmadığı zaman mahkemece resen gözetilemez ve uygulanamaz (1086 sayılı HUMK'nın 75/1. m.) Bu itibarla zamanaşımı savunması usulüne uygun ileri sürüldüğünde ve bu savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Somut olayda, özel daire ve yerel mahkemece de davalı tüzel kişi tarafından yapılan zamanaşımı definin geçerli olduğu benimsendiğinden, bu aşamada BK 60/1 ve 60/2. maddelerinde yazılı hangi zamanaşımının uygulanacağı çözüme bağlanmalıdır.Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre 2918 sayılı Yasanın 85/son ve 109/2, TCK 102 maddeleri uyarınca sürücünün eyleminin suç teşkil ettiği hallerde uzamış ceza zamanaşımının (BK 60/11) işleteni de kapsadığı kabul edilmektedir (Y.4.H.D., 08.04.1999 gün ve E.1163, K.3022; Y.4.H.D., 09.03.1990 gün ve E. 7805 K.2103; Y.II.H.D., 11.12.1996 gün ve E. 1996/6678, K. 1996/8686; Y.II.H.D., 24.02.1997 gün E. 1997/489, K. 1997/1067; HGK; 11.06.2003 gün ve 2003/4-359-406 E., K.)Tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerektiği, zira, organların fiilinin tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü yapacağı, tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaşımı süresinin, organ hakkında ise, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin kabul edilmesinin uygulamada hakkaniyete de uygun olmayan sonuçlar doğuracağı belirtilerek tüzel kişi hakkında da ceza zamanaşımı süresinin kabulünün uygun olacağı kabul edilmiştir.Doktrinde de; bir fiilin, tüzel kişinin organları tarafından işlenmesi, tüzel kişinin hukuki sorumluluğunu gerektiriyorsa, organlara karşı uygulanan ceza davası zamanaşımı süresinin, tüzel kişiye karşı açılacak tazminat davası açısından da uygulaması gerektiğini ileri süren görüşlerde bulunmaktadır. (Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 12. baskı, İstanbul 2010, s. 800 ve orada dn.25 te yollama yapılan BGE 112 11189 vd: 111II 440,112 II 90; Deschenaux/Tercier sh.204 Brehm Art 60 N.98, Or-Schnyder Art 60 N.12; Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop sh.725; Mehmet Erdem, Özel Hukukta Zamanaşımı, sayfa 144 ve burada yollama yapılan BGE. 133 III 6; BGE 125 III 339, JDT 1999 I 859; BGE 111 II 429; WerroN.1466; Tappy, s.393) (HGK.26.09.2012 gün, 4-319/619 K) Belirtilen Yargısal inanç ve akademik değerlendirmeler ışığında; mahkemece, davalının eyleminin aynı zamanda suç teşkil ettiği gözönüne alınarak, olaya uzamış ceza zamanaşımının uygulanması gerekirken, yazılı ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bundan ayrı olarak, enerji nakil hattı sahibi bulunan davalı tehlike arz eden bu yapı eserinin fena yapılmasından, bakım ve eksiklerinden sorumludur. Bu sorumluluk hukuki niteliği itibariyle kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluktur. Davalı ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürütmektedir. Yaptığı iş nedeniyle her türlü önlemi alması gerekir. Davalının sürekli gözetim ve denetim sorumluluğu bulunduğu kuşkusuzdur. Davalı ile ... Limited Şirketi arasında yapılan 3.6.2004 tarihli sözleşmede “müşteri (... Limited Şirketi) tesislerinin bağlandığı noktadan başlayarak bağlantı klemensleri dahil, mülkiyeti ile işletme bakımı müşteriye aittir. Ancak ... (davalı kurum) müşterinin hizmetlerini aksatmamak koşuluyla mülkiyeti müşterinin olan branşman hattından yararlanarak başka müşterilere de elektrik verebilir ve satabilir “düzenlemesini de içermektedir. Yapılan bu düzenleme ile davalı kurumun elektrik nakil hattı üzerindeki genel mülkiyet hakkının ortadan kalkmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle zararın oluşumunda ve artmasında davalı elektrik kurumunun da kusurlu olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Ancak, mahkemece itiraza uğrayan değişik iş tespit dosyasında ki rapor ve C.Savcılığı tarafından alınan rapor hükme esas alınarak davanın husmetten reddi cihetine gidilmiştir. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; mahallinde keşif icrasıyla, davalı kurum ile dava dışı ... Limited Şirketi arasında yapılan 03.06.2004 tarihli sözleşme hükümleri bir bütün halinde değerlendirilerek davalı kurumun Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği gereğince olayın meydana gelmesinde kusurlu olup olmadığının uzman bilirkişiler aracılığıyla tespit edilerek, neticesine göre hüküm kurmak gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın husumetten reddi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.