Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13138 - Karar Yıl 2003 / Esas No : 6437 - Esas Yıl 2003





Dava dilekçesinde fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı tutularak 200.000.000.000. TL.nın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunarak tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü.1- İDDİA, SAVUNMA VE DELİLLERDava dilekçesinde niza konusu 7 nolu parselin dava dışı Ragıp tarafından davacı Türk Kalp Vakfı'na bağışlandığını, davalının ise taşınmazı tüm uyarı ve ihtarlara rağmen kullanmaya devam ettiği iddia edilerek, bu haksız kullanım nedeniyle uğranılan zarardan fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı tutularak şimdilik ikiyüzmilyar (200.000.000.000) liranın tahsili talep ve dava edilmiş, mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü cihetine gidilmiştir.Dava konusu taşınmazın ilk maliki Ragıp tarafından dava dışı olan Türkiye işitme ve Konuşma Rehabilitasyon Vakfı'na bağışlandığı, taşınmazın 1/2'sinin bu vakıf tarafından davalıya devir edildiği davalının da taşınmaz üzerinde bulunan binayı inşaa ettiği anlaşılmaktadır.Daha sonra taşınmazın bağış amacına aykırı kullanıldığı iddia edilerek Ragıp tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası kabul edilerek taşınmazın mülkiyeti tekrar dava dışı olan bu kişiye geçmiştir (Şişli Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1994/63-47 sayılı kararı)Nizalı taşınmaz Ragıp tarafından davacı Türk Kalp Vakfı'na bağışlanmış ve vakfın açmış olduğu el atmanın önlenmesi davası sonunda davalı Sami'nin taşınmazdan tahliyesine karar verilmiş ve taşınmaz 18.7.2000 tarihinde davacıya teslim edilmiştir.Hakkında açılıp kesinleşen elatmanın önlenmesi davası ile davalının kötü niyetli olarak taşınmazı kullandığı saptanmıştır.Davacı, dilekçesinde; davalı tarafından yapılan binanın hastahane haline getirilmesi için gerekli yıkım ve yapım giderleri ile davalının Elektrik Kurumuna, SSK, Belediye ve sair kurumlara olan ve davacı Türk Kalp Vakfı tarafından ödenen borçları ile enflasyona paralel olarak artan maliyetler ve devalüasyon sonucu Türk parasının kaybettiği değer münasebetiyle uğradığı zarar ile, taşınmazın geç teslimi nedeniyle tüm zarar ve kar mahrumiyetini talep etmiştir.Yapılan yargılamada, hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda davalının uğradığı zarar; 6.009.532.276-TL kar mahrumiyeti, 52.610.000.000. TL kira mahrumiyeti ve geç teslim nedeniyle araç gereç, inşaat harcamaları, enflasyon farkı 735.136.107.249. TL olarak hesap edilmiş, mahkemece de, hastahane yapımı için gerekli araç ve inşaat giderlerinin 2001 yılındaki miktarı olan 854.670.433.631. TL 1997 yılındaki (mal ve hizmet alım gücü itibariyle) eş değeri olan 119.534.326.382. TL arasındaki fark, tümüyle mal varlığında bir eksilme olarak kabul edilip, tazminine karar verilmiştir.Davacı ödenmediğini ileri sürdüğü elektrik, SSK ve Belediye giderleri ile ilgili belgeler sunmamış mahkemece de bu yönde bir araştırma yapılmamıştır.II- BİLİRKİŞİ İNCELEMESİBilirkişi raporunda kar mahrumiyeti ve enflasyon nedeniyle uğranılan zarar ayrı ayrı hesap edilmiştir. Mahkemece kar mahrumiyeti ve kira mahrumiyetinin tazminine karar verilip verilmediği açıklanmadan, toplam zararın talebin üzerinde bulunduğundan söz edilerek davanın kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Bilirkişi tarafından, enflasyon nedeniyle paranın değer kaybına dayanan zarar hesap edilirken, davacı tarafından satın alınan hastahane araç-gereçleri ile inşaat harcamalarına ilişkin liste ve taşınmazın teslim edildiği 2001 yılına ait fiyatları (854.670.433.631. TL) esas alınmış, taşınmazın teslimi gereken 1997 yılı ve 2001 yılı arasında Türk Lirasının iç alım değeri ile dolar ve mark karşısında değerini 7.15 kat yitirdiğinden söz edilerek 1997-2001 fiyat farkı 735.136.107.249. TL zarar olarak nitelendirilmiş ve hüküm altına alınmıştır.III- KÖTÜNİYETLİ ZİLYEDİN SORUMLULUĞUNUN DOĞMASI İÇİN, TAŞINMAZIN (nesnenin) HAKSIZ OLARAK ALIKONULMASI ÎLE MEYDANA GELEN ZARAR ARASINDA NEDENSELLİK BAĞI BULUNMASI GEREKİR.Kötüniyetli haksız zilyedin sorumluluğu, gerçek hak sahibinin (davacının) haksız zilyetlik olgusu yüzünden ihlal edilen bütün çıkarlarına kadar uzanır. O kadar ki,.taşınmazın alıkonulması ile gerçek hak sahibi olan davacının zarara uğraması arasında nedensellik bağının gözlenebildiği her durumda, kötüniyetli zilyedin sorumluluğuna yol açacak böyle bir zararın varlığı kabul edilmelidir.Kötüniyetli zilyedin bu sorumluluğunun doğabilmesi için ayrıca kusurlu bulunmasına gerek yoktur. Gerçek hak sahibinin (davacının), taşınmaz elinde olsaydı hangi tedbirleri alacağı, genel yaşam deneylerinden, bu arada değer ispatlanabilirse, gerçek hak sahibinin, kendine ait mal varlığı unsurları bakımından sürekli olarak gösterdiği özenli davranışın ölçüsünden çıkar.IV- GENEL PAHALILIK, ENFLASYON NEDENİYLE PARANIN DEĞER KAYBI BAŞLI BAŞINA ZARAR MIDIR?Mahkemece; zararın, paranın alım değerini yitirmesine, enflasyona dayandırıldığı anlaşılmaktadır.Saf anlamda zamanın akışından kaynaklanan zararlardan kötüniyetli zilyed sorumlu tutulmamalıdır, Çünkü bu tür kayıplar, taşınmazın kötüniyetli zilyed tarafından haksız olarak alıkonulmasıyla nedensellik bağı içerisinde bulunmamaktadır. Salt zamanın akışına bağlı zararlar, taşınmaz (nesne) kimin yanında (elinde) olursa olsun, aynı kötüleşmeye sebebiyet verecektir.Bu nedenlerle genel pahalılık, enflasyon nedeni ile paranın değer kaybı, başlı başına zarar olarak nitelendirilemez. Paranın değer kaybının malvarlığındaki azalma etkisinin de kanıtlanması gerekir. Bu bakımdan kural olarak maliyet farkı "zarar" sayılırsa da salt genel enflasyon; paranın genel olarak alım gücünün azalması nedenine dayanan maliyet farkı başlı başına zarar olarak kabul edilmemelidir.O halde taşınmaz davacının elinde olsaydı, zararın meydana gelip gelmeyeceği sorununun çözümlenmesi gerekmektedir. Yani gerçek hak sahibinin (davacının) zararın meydana gelmesini önleyecek tedbirleri alıp almayacağı veya böyle tedbirleri almaya muhledir olup olmadığı araştırılmalıdır. Bundan ayrı olarak meydana gelen zarar ile haksız zilyedlik olgusu arasında uygun nedensellik ilişkisi de ayrıca aranacaktır (Stark, Emil W: Berner Kommentar, Band 4, 3. Abteilung, 1. Teilband, Bern 1984, Art. 940, N.6)V- TMK. MAD.995 HÜKMÜNDE SÖZEDİLMEYEN VE FAKAT BİLİMSEL ÖĞRETİ TARAFINDAN GELİŞTİRİLEN KÖTÜNİYETLİ ZİLYEDİN SORUMLULUĞUNUN SINIRLANDIRILMASINDAN ESASLAR:TMK. mad.995'e göre: "İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar karşılığında tazminat ödemek zorundadır."Görüldüğü üzere kanun, "bütün" zararın tazmininden sözediyor. Burada istemin miktarının BK.nun 42/44. maddelerine göre de indirimi için bir saha kalmaktadır. Örneğin, hak sahibi taşınmazı istemekte gecikmişse özellikle hakim tazmin yükümünü azaltır, ispat yükü ise hak sahibine aittir (Bu konuda bkz. Homberger, A:Zilyedlik ve Tapu Sicili, çev. Suat Bertan, Ank.1950, sh.159; Wieland, C:Ayni Haklar, çev.İ.Hakkı Karafakı, Ank. 1946, Art.940, N.1)Uygulamada özdeş ilkeler saptanmıştır. Örneğin Yargıtay HGK.nun bir kararında şu görüşe yer verilmiştir: Kötüniyetli zilyedin sorumluluğunun kapsamının belirlenmesinde BK. mad.42-44 hükümlerinin uygulanması gerekir. Gerçekten de TMK. mad.995. maddesine dayanan haksız işgal tazminatı davaları, haksız eyleme dayanan tazminat davalarıdır. Bu nedenle, BK.nun 41 ve ardından gelen maddelere ait hükümlerinden, 995. maddenin hükümlerine aykırı olmayanlar ve özellikle 42 ve 43. madde hükümleri bu davalarda uygulanabilir (HGK. 15.1.1964, 223/330. Ayrıca bkz. BK. 42/44 hükümlerinin uygulanmasının BK.98/II atfı sayesinde olanaklı olmalıdır şeklinde özetlenebilen bir görüş için: Burak, Özen: Haksız Zilyedlikte iade doktora tezi -İst.2003, sh.198, dipnot: 382'nin sonu)VI- SONUÇMahkemece yukarıda açıklanan hukuki ve fiili olgular dikkate alınmaksızın karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olduğu gibi kabule göre de, bilirkişi raporunda, davacı tarafından sunulan listede yer alan araç ve gereçlerin tümünün binada kullanılmadığı açıklandığı halde, zararın hesabında bu yönün dikkate alınmamış olması doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için dava tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 275.000.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 4.11.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.