Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1297 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 18267 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :ASLİYE ... MAHKEMESİDava dilekçesinde fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 40.000 TL tazminatın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın davalı ... yönünden kabulüne; diğer davalılar yönünden reddine dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı asil ... geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı ... vek.Av........ geldi. Diğer davalılar ve vekilleri gelmediler. Gelen asil ve davalı vekilinin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat ...:00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü. Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı dilekçesinde; üst katında kız kardeşinin oturduğu dairenin satılık ilanını görünce belirtilen emlak bürosuna gittiğini ve sözkonusu daireyi pazarlık sonucu davalı ...'nın hazırladığı belgelerle ....450.000.000 TL'ye ....09.1996 tarihinde satın aldığını; ancak, ... yıl sonra, taşınmaz maliki ......'un kendisi aleyhinde tapu iptali ve tescil davası açtığını; haricen yaptığı araştırmada davalılardan ...'in ...... ....Noterliğine giderek, ..... diye sahte vekalet çıkarttığını öğrendiğini; ...... ....Noteri davalı ...'in de sahte vekaletin düzenlenmesinde gerekli ihtimamı ve itinayı göstermediğinden sorumlu olduğunu ileri sürerek; fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 40.000 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, ... vekili cevap dilekçesinde yetki itirazında ve zamanaşımı def'inde bulunmuş, esası bakımından da, zarar ile zarara neden olan olay arasında, davalı ... yönünden illiyet bağı bulunmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Davalı ... vekili ise; zamanaşımı def'inde bulunmuş, müvekkilinin gayrimenkulün satıldığı tarihte emlakçı dükkanında oğluna yardım ettiğini; tellallık sözleşmesi hükümleri çerçevesinde yükümlülüğünü yerine getirdiğini, satım sözleşmesinde taraf olmadığını savunarak; haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddini istemiştir.Davalı ... ise, duruşmalara gelmemiş, yargılama yokluğunda yapılmıştır.Mahkemece; “......... Noterliğince düzenlenen işleme konu vekaletname bilahare İzmir ....Noterliğinin 21186 yevmiye nolu tasdik belgesi ile tasdik edilmiş olup, asıl vekaletnamedeki resim ile tasdikli suretindeki resmin farklı olması ve işlemin bu tasdikli suret ile yapılmış olması karşısında ...... Noteri ...'in olayla illiyet bağı kesilmiş olup, bu sebepten kendisine sorumluluk yüklenemez. ...... yönünden ise, bu şahıs sadece aracılık yapmış olup ... sorumluluk yüklenemez, davalı ... ise, aldatıcı hareketlerle davacıyı dolandıran kişi olması sebebiyle yapılan işlemden sorumludur, gerekçesiyle” davalı ... yönünden davanın kabulüne, diğer davalılar yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak, Noterlerin, Noterlik Yasasının 162.maddesi uyarınca, sorumlu tutulmaları için kusurlu olmaları aranmamaktadır. Diğer bir anlatımla, noterin sorumluluğu kusursuz sorumluluğa dayanmaktadır. Zarar gören, zararla eylem arasında uygun illiyet bağı bulunduğunu kanıtladığı takdirde, noter ortaya çıkan zarardan sorumludur. Kusursuz sorumluluğun tüm hallerinde, uygun illiyet bağının zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru ile ve beklenmeyen bir halin (mücbir sebebin) varlığı halinde kesileceği, gerek teoride ve gerekse yargısal kararlarda kabul edilmiş bulunmaktadır. 1512 sayılı Noterlik Kanununun; (...). maddesi gereğince “Noterlik bir kamu hizmetidir. Noterler hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için belgelendirir.”(72/...). maddesi gereğince “Noter, iş yaptıracak kişilerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerini tamamen öğrenmekle yükümlüdür.”(82/...). maddesi gereğince “Noter Kanunu hükümlerine göre belgelendirilen işlemler resmi sayılır.”(82/...). maddesi gereğince “Noterler tarafından düzenlenmiş olan hukuki işlemler sahteliği sabit olana kadar geçerlidir.”(85). maddesi gereğince “noterlerin tanzim ettiği tutanak, noterin ilgilisini tanıyıp tanımadığını, tanımıyorsa ilgilinin kişiliği hakkında ne yolda kanı sahibi olduğunu gösterir.”(162/...). maddesi gereğince “stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa dahi noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludur.”Günlük yaşamda genellikle bir kısım sahte kişiler çeşitli yollarla temin ettikleri sahte vekaletname veya sahte nüfus cüzdanı ile noterliklerde başkalarına ait araç veya gayrimenkulleri satmakta bunun sonucu olarak hiçbir şeyden habersiz malı elinden çıkan gerçek malik veya noterin gerçek malik veya geçerli vekil olarak kabul edip işlem yaptığı kişiden gerçek malikten alıyormuş gibi notere inanarak iyi niyetle satın alan ancak, daha sonra işlemin sahte olduğunun anlaşılması üzerine satın aldığı mal elinden çıkan alıcı zarar görmekte ve zararlarından dolayı işlemi yapan noterlere karşı tazminat davası açmaktadır.Zira, noterin sahte belgeler ile işlem yapması, gerçek maliki iyi tespit etmemesi, hatalı ve eksik işlemdir. Diğer bir deyişle noter sahte belgeler ile işlem yapmasa ne gerçek malik yönünden ve ne de notere güvenerek gerçek malikten satın alıyormuş gibi satın alan kişi yönünden bir zarar doğmayacaktır. Bu zararın meydana gelmesinde hiçbir şeyden haberi olmamasına rağmen malı elinden çıkan ne gerçek malikin ve ne de notere güvenerek malı satın alan iyi niyetli kişinin bu zararın meydana gelmesinde hiçbir kusuru yoktur. Gerçek malik ve iyi niyetli alıcı yönünden meydana gelen zarardan dolayı tek sorumlu noterdir. Noterin işlemi yaparken sahtecilik nedeniyle aldatılmasının, belgelerin iğfal kabiliyetinin olup olmamasının, zarar gören gerçek malik veya iyi niyetli alıcı yönünden hiçbir etkisi yoktur. Bu hususlar noter tarafından sahtecilik yapanlara karşı açılacak rücu davasında veya sahtecilik işleminde katkılarının olması halinde gerçek malik ve kötü niyetli alıcı yönünden ileri sürülebilir ve davaya etkisi olabilir. Noterin hatalı işlemi sonucu malı elinden çıkan gerçek malikin veya iyi niyetli alıcının zararlarından dolayı noterin sorumluluğunu azaltmak veya gerçek malik ile iyi niyetli alıcıyı noter haricinde tanımadıkları kişilere muhatap etmek özellikle Noterlik Kanununa, hukukun genel prensiplerine ve hakkaniyete aykırıdır.İntikalin geçerli olabilmesi için noterlerin yasa gereğince tek yetkili ve sorumlu olmaları, noterlerin işlemi yaparken ilgililerin kimlik ve gerçek isteklerini tamamen öğrenmekle yükümlü olmalarına rağmen hatalı olarak sahte belgelerin kullanılması nedeniyle (belgelerin iğfal kabiliyetinin olup olmaması önemli değil) gerçek malik yerine sahte satıcıların işlemi nedeniyle gerçek malikin haberi ve katkısı olmadan gerçek malikin malını noterlik işlemi ile satması halinde gerçek malikin ve notere güvenerek mali satın alan iyi niyetli kişinin doğmuş olan zararlarından dolayı noterin gerçek malik ve iyi niyetli alıcıya karşı Noterlik Kanununun (162/...). maddesindeki sorumluluğu kusursuz sorumluluktur.Noterin sahtecilik yapanlara karşı rücu davası açma hakkı saklı kalmak kaydı ile gerçek malik ile iyi niyetli alıcının uğradığı zararları noter ödemekle yükümlüdür.Somut olayda, davalı Noter, düzenlediği vekaletnamede kullanılan nüfus kimlik belgesinin iğfal kabiliyeti bulunduğunu da ispat etmiş değildir. Davalı Noterin düzenlediği bu sahte vekalete dayalı olarak İzmir ....Noteri işlem yapmıştır. O halde, davacının zararı ile davalının eylemi arasında illiyet bağı mevcut olup, davalının sorumluluğu yoluna gidilmelidir.Mahkemece, yanılgılı değelendirme sonucu yazılı şekilde davalı Noter hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.