Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12909 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14487 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 05/06/2014NUMARASI : 2014/293-2014/553Taraflar arasında görülen yardım nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacılar, davalının babaları olduğunu, kendilerini terk ederek bir başka kadınla yaşamaya başladığını, annelerinin herhangi bir geliri olmadığını öne sürerek, ayrı ayrı 300,00'er TL yardım nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karar davacı tarafın temyizi üzerine Dairemizin 04/02/2014 tarihli, 2013/17433 esas, 2014/1538 karar sayılı ilamı ile ;" Tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek toplanacak deliller çerçevesinde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerektiği " belirtilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulü ile davacılar yararına her biri için ayrı ayrı aylık 250,00'şer TL yardım nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı temyiz etmiştir.TMK.'nun 364/1.maddesinde; "herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür".TMK.'nun 365/2 maddesinde; "dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir" düzenlemesi yer almaktadır.Hukuk Genel Kurulunun 07.06.1998 tarih, 1998/656 E; 688 K.sayılı ilamında da; "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği..." vurgulanmıştır.Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.Ne var ki; bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için gerekli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde TMK.'nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir.Somut olayda; davalının iş bulduğunda çalıştığı, aylık 800 TL geliri olduğu tespit edilmiştir. Tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları, nafakanın niteliği, davalının gelir durumu nazara alındığında hükmedilen nafaka miktarı çok fazla olup TMK.'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun görülmemiş ve bu husus bozmayı gerektirmiştir.O halde mahkemece yapılacak iş; tarafların ekonomik sosyal durumları değerlendirilerek davacının giderleri ile nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı şekilde hakkaniyet ilkesi de gözetilerek uygun bir nafakaya hükmetmek olmalıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.