MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasındaki yoksulluk ve iştirak nafakasının kaldırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; tarafların ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/170 E- 2002/483 K.sayılı kararı ile boşandıklarını, davalı ... için 75,00 TL yoksulluk nafakasına, müşterek çocuk için 40,00 TL iştirak nafakasına ve nafakaların 17/04/2002 tarihi itibari ile bir yıllık dönem başlarından itibaren %50 oranında artırılarak alınmasına karar verildiğini, ... Asliye Hukuk Mahkemesine açılan 2009/471 E.sayılı dosyasında verilen karar ile nafakaların indirilmesi talebinin reddine, %50 oranında artış oranının kaldırılarak nafakanın her yıl TEFE oranında artışının uyarlanmasına karar verildiğini, davalı ...'in aylık yoksulluk nafakasının 3.961,00 TL, diğer davalı ...'nın iştirak nafakasının ise 2.131,00 TL olduğunu, davacının artan haliyle nafakaları ödeyecek maddi gücü olmadığını, davalı ...'in yetim maaşı almaya başladığını ve kira geliri bulunduğunu, müşterek çocuk olan davalı ...'nın da reşit olduğunu, öncelikle davalıların almış oldukları nafakaların kaldırılmasına, mahkeme aksi kanaatte olacak olursa her iki nafakanın da aylık 100,00'er TL'ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevabında; davacının daha önce açtığı nafakaların kaldırılması davasının reddedildiğini, davacının kötü niyetli olduğunu, maddi durumunun iyi olduğunu, müvekkili ...'nın üniversiteye yeni başladığını, babasından aldığı nafaka ile geçinmeye çalıştığını, annesi ile birlikte aldıkları 810 TL ile geçindiklerini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2014/7970 Esas- 2014/17280 Karar sayılı 25/12/2014 tarihli ilamıyla; "... davaya Aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken esas hakkında hüküm kurulması.." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir. Söz konusu bozma ilamına mahkemece uyulmasıyla birlikte yeniden yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulü ile davalı ... lehine hükmedilen yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren 200 TL'ye, daha önce hükmedilen müşterek çocuk ... lehine hükmedilen iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren 300 TL'ye indirilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın tüm, davacı tarafın ise sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Davacının iştirak nafakasına yönelik temyiz itirazları yönünden;TMK. 327/1.maddesinde; “çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır”, 328/1.maddesinde; “ana ve babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam eder” düzenlemeleri yeralmaktadır.TMK’nun 328.maddesinde: “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” hükmü yer almaktadır.Yukarıda açıklanan TMK.nun 328/1.maddesi uyarınca; kural olarak, ana babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam ettiğinden, anılan maddenin birinci fıkrasının açık hükmü uyarınca küçük ergin olmakla lehine bağlanan iştirak nafakası kendiliğinden sona erer.Somut olayda; davacı, müşterek çocuk için hükmedilen iştirak nafakasının kaldırılmasını veya 100 TL'ye indirilmesini talep etmiştir. Müşterek çocuk ...'nın dava tarihi itibariyle ergin olması ile iştirak nafakası kendiliğinden sona erdiğinden, davacının, kanun gereği kendiliğinden sona eren iştirak nafakasının kaldırılması veya indirilmesi talebi ile dava açmasında hukuken korunmaya değer menfaati, diğer bir ifade ile bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Diğer taraftan, kanun gereği müşterek çocuğun ergin olması ile kendiliğinden sona eren iştirak nafakası nedeniyle davacı hakkında takipte bulunması halinde dahi, davacının 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca şikayet yoluna başvurma imkanının bulunduğu, diğer bir ifade ile bir hakkın, mahkeme kararına gerek olmaksızın, başka bir yolla ve aynı ölçüde güvenli olarak elde edilebilmesinin mümkün olduğu, bu durumda o hakla ilgili olarak dava açılmasında hukuki yararın bulunmadığı açıktır. Bu durumda, mahkemece; 4721 sayılı TMK’nun 328/1.maddesi uyarınca iştirak nafakasının müşterek çocuk Seda'nın ergin olması ile birlikte kendiliğinden sona erdiğinden, davacının müşterek çocuk için işbu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddi şeklinde hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair ve davalıların tüm temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, HUMK'nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.