Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12845 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14320 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/05/2012NUMARASI : 2009/248-2012/300Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacılar vekili ve bütün davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacılar vekili, davacıların murisi Y..G..' ün davalıların ihmal ve kusurlarından kaynaklanan nedenlerle 09.08.2008 günü elektrik akımına kapılarak hayatını kaybettiğini, davalılardan H.. A.. ile A.. A..'un olayın meydana geldiği binanın 3 ve 4. katlarını kaçak olarak yaptıklarını, yıkım kararı olmasına rağmen yıkmadıklarını, davalı A.. D..' in çatının tehlike arz ettiğini bilmesine rağmen hiç bir güvenlik tedbiri almadan davacıların murisinden çatının tamir edilmesini istediğini, davalıların kusurlarının birbirlerini tamamladığını, murisin inşat ustası olup aylık kazancının 2.500,00 TL-3.000,00 TL civarında olduğunu, davacıların murislerinin ölümü ile onun desteğinden yoksun kaldıklarını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, murisin eşi Zikriye için 3.000,00 TL maddi 15.000,00 TL manevi, oğlu Eren için 8.000,00 TL manevi, kızı Serda için 8.000,00 TL manevi, oğlu Ramazan için 8.000,00 TL manevi, kızı Aslı için 8.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 47.000,00 TL tazminatın faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılardan K.. B.. vekili, davalı Belediyenin olayın oluşumunda herhangi bir kusur ve ihmalinin bulunmadığını, belediyenin ruhsatlı binayı yıkım kararı verilmeden yıkmasının mümkün olmadığını, olayın oluşunda diğer davalılarla birlikte kusurun ölene ait olduğunu, davacıların tazminat taleplerinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalılardan A.. D.. vekili, olayın meydana gelmesine davacıların murisinin dikkatsiz davranmasının neden olduğunu, dava konusu olay nedeniyle davalı hakkında Bakırköy 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/997 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, tazminat taleplerinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalılardan T.. T.. vekili, sorumluluğunun öncelikle işi yaptıranda olduğunu, davacıların murisinin işini düzgün yapmadığı ve yaklaşma mesafesine riayet etmediği için kusurlu olduğunu ayrıca binanın yapımına izin veren ve tehlikeli konumdaki binayı yıkmayan belediye ile binayı yapan davalıların olay nedeniyle sorumlu olduklarını, müvekkili kurumun olayda kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalılardan A.. A.. vekili, davalının kazanın meydana geldiği binayı ruhsata ve imara uygun bir şekilde yaptığını, dava konusu olayın meydana geldiği daireyi diğer davalı A.. D..' e sattığını, davalının çatıya giriş çıkışların tamamını kapatmak suretiyle üzerine düşen sorumluğu ortadan kaldırdığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalılardan H.. A..'un 21.09.1991 yılında vefat ettiği Küçükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesinin 12.3.1992 tarihli 1991/1362 esas-1992/253 karar sayılı ilamı ile anlaşılmakta olup davacılar vekilinin de 04.05.2011 tarihli oturumda H.. A..' un mirasçıları hakkında bilahare dava açacağını beyan ettiği görülmüştür.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile H.. A.. adına olan davanın reddine, Küçükçekmece Belediyesi yönünden davanın kısmen kabulü ile 9.498,25 TL'nin Küçükçekmece Belediyesin'den alınarak davacılara hisseleri nispetinde verilmesine ayrıca T.. T.. yönünden davanın kısmen kabulü ile 9.498.25 TL nin davalı T.. T..'tan alınarak hisseleri nispetinde davacılara verilmesine, davalı A.. D.. yönünden davanın kısmen kabulü ile 4.749,13 TL' nin davalı A.. D..'den alınarak davacılara hisseleri nispetinde verilmesine, davacılardan Z.. G.. için 3.000,00 TL, diğer davacılar E.. G.., Serda Gül, R.. G.. ve A.. H.. için 2.000,00' er TL olmak üzere toplam 11.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan Küçükçekmece Belediyesi'nden, A.. D..'den ve Türkiye Elektrik İletim AŞ'den alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve bütün davalı vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.1-Davalı K.. B.. vekilinin temyiz itirazlarının değerlendirilmesi sonucunda;Anayasanın 125/son maddesine göre; “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/b maddesi ile; “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davasının idari yargı yerinde açılacağı düzenlenmiştir.”Davalı K.. B.. bir kamu tüzel kişisidir. Kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet göstermekte olup eylem ve işlemleri de kamusal niteliktedir ve kamu hizmeti kavramı çerçevesindedir. Davada ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre, davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeni de hizmet kusurudur. Kamu hizmetinin görülmesi sırasında ve hizmet kusurundan doğan zararların gideriminde idari yargı görevlidir. (2577 sayılı İYUY. m.2)Görev sorunu, kamu düzenine ilişkin olup açıkça veya hiç ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilir.(HMK 114)İdari eylem ve işlemlerden doğan uyuşmazlıklar bakımından genel görevli yargı yeri idare mehkemeleridir. Adli yargı yerleri ancak özel düzenlemelerin varlığı halinde, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan uyuşmazlıkları çözümlemekle görevlidirler.Kural olarak idarenin zarar doğuran her türlü eylem ve işleminden doğan zararlar idari yargı yerinde dava konusu yapılmaktadır. Somut olay da, bu genel kuralın istisnası niteliğinde olmadığından, hizmet kusuru nedeniyle oluşan zarardan kaynaklanan bu davanın İdare’ye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası olarak açılması gerekirdi. Yargı yolu, 6100 Sayılı HMK'nun 114/1-b ve 115.maddelerinde düzenlenen ve yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilecek olan dava şartıdır. Husumetin görevli mahkemece değerlendirilmesi gerekir. Şu durumda, mahkemece bu davalı açısından yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.2-Davacı vekili ve diğer davalı vekillerinin temyiz itirazlarının değerlendirilmesi sonucunda;Kusur aranmaksızın sorumluluğun düzenlendiği haller, kusursuz sorumluluk halleri olarak ifade edilmektedir. Doktrinde kusursuz sorumluluk hallerinin olağan sebep sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ikili ayırıma tabi tutarken, TBK tarafından açıklanan hakkaniyet sorumluluğu-özen (sebep) sorumluluğu-tehlike sorumluluğu şeklinde ayırıma tabi tutulduğu görülmektedir. Denetleme ve gözetimde özen (cura in custodio) gereği, kusur unsur olarak aranmaz. (G.Antalya B.Hukuku Genel Hükümler C.1.2012.İst.sh.533.535.)Tehlike esasına dayalı kusursuz sorumluluğun düzenlendiği Borçlar Yasası'nın 58. maddesi gereğince "…imal olunan herhangi bir şeyin maliki, o şeyin fena yapılmasından yahut muhafazadaki kusurundan dolayı mesul olur." Belirtilen yasal düzenleme gereğince davalıların zararlandırıcı sonucun doğmasına yol açan enerji hattının ve binanın yapım ve bakım eksikliklerinden kaynaklanan zararlı sonuçlarından sorumludur. Sorumluluktan kurtulmanın, olumsuz koşulu ise, zarar ile yapım bozukluğu ve bakım eksikliği arasındaki nedensellik bağının kesilmiş olmasıdır. Davalı şirket, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur. Bu sorumluluk türü tehlike sorumluluğu olarak da isimlendirilmekte olup, sorumluluk türlerinin en ağırını oluşturur. Burada tehlikeli nesne veya işletme ile gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması sorumluluk için yeterlidir. Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, yine de çoğu zaman zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır(Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15)Somut olayda, Küçükçekmece İlçesi, .. Mahallesi, .. Caddesi, 55 nolu binanın 4. katında bulunan dairenin, yapı malikleri A.. A.. ve H.. A.. tarafından, diğer davalı A.. D..'e satıldığı, binanın çatı katına fayans döşenmesi için davalı A.. D.. ile davacıların murisi Y.. G..'ün anlaştığı, çatı üzerinde yapılan çalışma sırasında Y.. G..'ün elektrik akımına maruz kalarak 09.08.2008 günü öldüğü anlaşılmıştır.Yargılama sırasında İnşaat ve Elektrik Mühendisi Bilirkişi tarafından düzenlenen ve hükme esas alınan 10.10. 2010 tarihli Bilirkişi Raporu ile, yapının verilen ruhsata göre yapılmadığı, 14 metre olması gerekirken M noktasında 15.00 ve N noktasında 17.00 metre halinde inşaa edildiği, T.. T..'ın enerji nakil hattının emniyet sınırları içinde kaldığı, bu sebeple müteveffanın çatı üzerinde yaptığı çalışmada elektrik akımına kapılarak 09.08.2008 günü hayatını kaybettiği, davalılardan inşaat sahibi H.. A..'un verilen izne aykırı olarak inşaat yapması nedeniyle meydana gelen olayda % 70 oranında, ilgili belediye gerekli kontrolleri yapmadığından %10 oranında, T.. T.. gerekli kontrolleri yapmadığından %10 oranında, davalı A.. D.. gerekli izinleri almadan çalışmaları yaptırdığından %5 oranında ve davacıların murisi elektriğin tehlikesini bildiği halde gerekli önlemleri almadan çalıştığından %5 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş, raporda davalı A.. A..'un sorumluluğuna ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmış olup, her davalının olay nedeniyle sorumluluğu yasal hükümler çerçevesinde tartışılmadığı için bilirkişi raporu dava konusu olay içeriğine uygun bulunmamıştır.Olayda; davacıların murisi olan fayans ustası Y.. G.. ile davalı A.. D.. arasındaki ilişki istisna (eser) akdine dayanmaktadır. Davacıların murisi yüklenici sıfatıyla sözleşme yapmıştır. Yüklenici, kendi alanında uzman olup, iş sahibine karşı bağımsız çalışan kişidir. Sözleşme uyarınca yükümlülüğünü yerine getirirken, kendisinin veya kendisine hizmet sözleşmesi ile bağlı olan işçilerin veya 3. kişilerin maruz kaldıkları zararlardan, eğer iş sahibinin bir kusuru yoksa, sorumlu tutulur. Zira yüklenici, sözleşme ile yükümlendiği işi en iyi bilen, en iyi yapan kimsedir ve iş sahibinden işin tekniği ile ilgili talimat almadan çalışan bir uzmandır. Kural olarak, meydana gelen zarardan kendisi sorumludur. İş sahibinin sorumlu tutulabilmesi için, onun da bir kusurunun bulunması gerekir.Dosya kapsamından davalı A.. D.. hakkında dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ölüme sebebiyet verme suçundan Küçükçekmece 5. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2008/997 E. sayılı dava dosyası ile yargılama yapıldığı, işbu dava sonucu beklenmeden hüküm kurulduğu, davalılardan A.. A.. hakkında mahkemece olumlu veya olumsuz herhangi bir hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır.Mahkemece, Küçükçekmece 5.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2008/997 E. sayılı dava sonucu beklenerek, olayın meydana geldiği binanın ne zaman inşa edildiği, bina ve enerji nakil hattının projesine uygun olup olmadığının tespiti için, ilgili belediyeden binanın ve enerji nakil hattının imar durumlarının, plan ve projelerin celbedilmesi, davalı T.. T.. açısından tehlike sorumluğuna ilişkin, davalılar H.. A.. ve A.. A.. açısından yapı malikinin sorumluluğuna ilişkin, diğer davalı A.. D.. açısından istisna (eser) akdi kapsamında iş sahibinin sorumluluğuna ilişkin değerlendirmeler içeren, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli, tarafların kusur oranlarının da gerekçeleriyle belirtildiği, önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik konusunda uzman bilirkişi heyetinden bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre, her davalı açısından ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma, inceleme ve yetersiz rapor doğrultusunda hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Bozma nedenine göre sair temyiz itirazları bu aşamada değerlendirilmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.