MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı; tarafların 2001 yılında evlendiklerini, 2012 yılında karşılıklı açılan boşanma davalarının reddedilerek 10.02.2015 tarihinde kesinleştiğini, boşanma davasında davacı için hükmedilen tedbir nafakasının 10.02.2015 tarihinde sona erdiğini, tarafların yeniden biraraya gelmediklerini, davacının ayrı yaşamakta haklı olduğunu ileri sürerek; davacı için aylık 750,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, cevap dilekçesinde; davacının aynı nedenlere dayalı olarak mahkemenin 2012/635 E.sayılı dosyası ile açtığı davada davacının hem kendisi hem de müşterek çocuklar için nafaka talebinde bulunduğunu, mahkemece davanın reddine dair verilen kararın temyiz edilmesi neticesinde ise, sadece müşterek çocuklar yönünden nafakaya hükmedilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulduğunu ve ilgili kararın 10.02.2015 tarihinde kesinleştiğini; tarafların ilk açılan boşanma ve nafaka davaları sonrasında yeniden biraraya gelmediklerini, biraraya gelmemelerinin davacının kusurlu davranışlarından kaynaklandığını, davacının müşterek konuta dönmediğini ve ayrı yaşamakta haklı olmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davacının davasının mahkemenin 2012/635 E.sayılı dosyasındaki sebeplere dayandığı, bu konuda da kesinleşmiş hüküm bulunduğu, HMK'nun 114/1-i maddesi uyarınca aynı davanın önceden kesin hükme bağlanmış olmasının bir dava şartı olduğu anlaşıldığından bahisle, HMK'nun 114/1-i ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; ayrı yaşamakta haklılığa dayalı tedbir nafakası istemine ilişkindir.Her dava açıldığı tarih itibariyle karara bağlanır. 28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK'na göre, nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, nafakaya dair talepler hakkında, dava tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde karar verilmesi gerekir.Somut olayda; davacının tedbir nafakası istemli olarak bu davayı 29.04.2015 tarihinde açtığı,bu dava öncesinde ise aynı yöndeki talep ile 16.10.2012 tarihinde mahkemenin 2012/635 Esas sayılı dosyası ile tedbir nafakası davası açtığı ve bu davanın mahkemenin 2012/673 Esas sayılı boşanma dava dosyasında birleştirildiği; mahkemenin 2012/673 Esas sayılı boşanma dosyasında yapılan yargılama neticesinde ise, birleşen 2012/635 Esas sayılı tedbir nafakası davasının reddedildiği, verilen kararın temyiz edilmesi neticesinde ise Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin ilgili ilamı ile müşterek çocuklar yönünden tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulduğu, bu şekli ile müşterek çocuklar yönünden tedbir nafakası yönünden verilen karar haricindeki kısımların 10.02.2015 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.Mahkemece; her ne kadar, davacının davasının mahkemenin 2012/635 E.sayılı dosyasındaki sebeplere dayandığı, bu konuda da kesinleşmiş hüküm bulunduğu, HMK'nun 114/1-i maddesi uyarınca aynı davanın önceden kesin hükme bağlanmış olmasının bir dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK'nun 114/1-i ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş ise de; tedbir nafakasının her gün doğan ve işleyen haklardan olması ve miktarının (konusunun) değişmesi nedeniyle, önceki tarihli tedbir nafakasının reddine ilişkin mahkeme kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Yukarıda ifade edilen açıklamalar da dikkate alındığında her davanın açıldığı tarihe göre değerlendirilmesi gerektiği ve söz konusu eldeki tedbir nafakası davasının ise 2012/635 Esas sayılı dava dosyasının kesinleştiği tarih olan 10.02.2015 tarihinden yaklaşık olarak 2 ay sonra açıldığı da dikkate alındığında, mahkemece eldeki davada davacının tedbir nafakası talebi hakkında dava tarihi itibariyle inceleme yapılarak, davacı yönünden ayrı yaşamakta haklılık koşullarının bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca,mahkemece;yukarıda ifade edilen açıklamalar ve yasa hükümleri dikkate alınmak suretiyle,her davanın açıldığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek,eldeki dava tarihi itibariyle davacı yönünden ayrı yaşamakta haklılık koşullarının mevcut olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.