MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, davalı belediyeye devredilen ... Belediyesinin arsa satışı için açtığı ihaleye katılarak davaya konu 506 ada 14 parsel sayılı taşınmazı 4 215,00 TL bedel karşılığında satın aldığını, ancak ihale bedelinin müvekkili tarafından ödenmesine rağmen davalı belediyenin taşınmazın mülkiyetini nakletmekten kaçındığını, bilahare davaya konu taşınmazın dava dışı hazineye ait olduğunun anlaşılması üzerine davalı belediye encümeninin yaptığı ihalenin iptaline karar verildiğini, sonradan gelişen bu durum nedeniyle müvekkilinin ödediği ihale bedelinin iadesi için başvurduğu davalı belediyenin yükümlülüğünü yerine getirmediğini ileri sürerek; davaya konu taşınmazın dava tarihindeki değerinin tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10 000,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş, 18.01.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile de talebini 16.000,00 TL ye yükseltmiştir.Davalı vekili; davaya konu taşınmazın ihale tarihinde davalı belediye adına kayıtlı olmadığını, buna göre ifa edilecek edim (taşınmaz) mevcut olmadığından yerine tazminat talep edilemeyeceğini, ayrıca ihale şartnamesinde tapu devrinin yapılamaması halinde iştirakçinin teminatının ve taksitlerinin faizsiz olarak iade edileceğinin kararlaştırılmış olması nedeniyle davacı tarafın ancak ödemiş bulunduğu miktarı talep edebileceğini savunarak; davanın reddini dilemiştir.Mahkemece “Davacının tüzel kişiliği bulunan davalı kurum tarafından yapılan ihale sonunda davaya konu arsayı sözleşme şartlarına uygun olarak satın aldığı, adına kayıtlı olmayan taşınmazın ihale usulü satılmasının yasa hükümlerine aykırı olması karşısında ihalenin 2006 yılında iptal edildiği, davacının sözleşme hükümleri doğrultusunda 4.129,00 TL. ödediğini kanıtladığı, hukuka aykırı satım işlemi nedeniyle davacının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre yapmış olduğu ödemeyi talep etme hakkının bulunduğu, denkleştirici ... ilkesi gereği ödenen miktarın dava tarihi itibariyle ulaştığı 16.538,76 TL’yi isteyebileceği, taleple bağlı kalarak 16.000,00 TL'nin dava ve ıslah tarihlerinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştirDosyadaki bilgi ve belgelerden; davalı belediyenin bir kısım ada, parsel, m², muhammen bedeli ve geçici teminat tutarı yazılı parselleri 2886 sayılı Kanunun 45.maddesine göre ihale ile satışa çıkardığı, davacının da davalı belediyenin imar uygulaması sonucu oluşan 506 ada 12 ve 13 parselde kayıtlı bulunan taşınmazları 22.01.2002 tarihinde yapılan satış ihalesine katıldığı ve ihalenin uhdesinde kalması üzerine ihale bedeli olan 4.129,00 TL’yi taksitler halinde davalı belediyeye ödediği, ancak davacıya satışı yapılan parselin mülkiyetinin dava dışı hazineye ait olması nedeniyle tapu devrinin yapılamadığı, bunun üzerine davalı belediye encümeninin davacının da içinde bulunduğu bir kısım ada ve parselleri alan kişilere ait tapu kayıtlarında bu şekilde ada ve parsellerin olmamasını gerekçe göstererek 23.05.2006 günlü kararıyla bu ada ve parsellere ilişkin ihalelerin iptaline karar verdiği, davacı dışındaki alıcıların encümen kararının iptaline ilişkin olarak ... 2. İdare Mahkemesinde açtığı davanın reddedildiği anlaşılmaktadır.Yanlar arasındaki uyuşmazlığın, davalı Belediyenin dava dışı Hazineye ait parseli haricen davacıya satmasına ilişkin sözleşmeden kaynaklandığı sabittir. Yasanın aradığı şekil şartlarına uyularak resmi merciler önünde yapılmış bir satış sözleşmesi olmadığından yapılan taşınmaz satış işlemi TMK. nun 706, TBK.'nun 237, Tapu Kanunun 26. maddesi hükümlerine göre geçersizdir.TBK.'nun 237. maddesinde; taşınmaz satışı, taşınmaz satış vaadi, geri alım, alım ve önalım sözleşmelerinin şekli düzenlenmiştir. Söz konusu şekil geçerlilik koşulu olup, bu maddede öngörülen şekle uyulmadan yapılan sözleşmeler hüküm doğurmaz (TBK.m.12,II). Açıklanan nedenlerle tapulu taşınmazların haricen satışı mümkün olmayıp taraflar ancak verdiklerini isteyebilir (benzer nitelikte HGK. 11.06.2003 tarih ve 2003/13-414;2003/410).Ne varki hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle haksız iktisabın kapsamını tesbitteki ilke ve esasların açıklanmasında zaruret vardır.Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici ... düşüncesine dayanır. Denkleştirici ... ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri ( alım gücü ) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir.Bu güne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı varolması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları, gerçek hayata uygun olduğu, toplumun ... ihtiyacına cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip saygınlık sağlar ve hukuk kuralı olma özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları, görevli organlarca değiştirilince bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata çağın gereklerine uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdırlar. Bu görevin ise yargıya ait olduğunda duraksamaya yer yoktur. Nitekim gerek Yargıtay kararlarında ve gerekçe öğretide bu görüşe paralel düşünceler bulunmaktadır.Akit öncesi sorumluluk kurallarının geçersiz sözleşmelerde de uygulanması gerektiği, geçersiz sözleşmelerden dolayı olumsuz zararın istenebileceği, bu zarar kapsamında kaçırılan fırsat karşılığının da bulunduğu, olumsuz zararın bazı özel durumlarda olumlu zarar kadar dahi olabileceği, M.K.nun 2. maddesine göre akdin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği hallerdeki zarar kavramları, hep bu zaruretin sonucu ortaya konulan düşünce ve uygulamalardır. Yargının asıl görevi toplumun huzurunu sağlamaktır. Bunun için uygulanması gereken kurallar, mevcut yasaların ışığında bu yasa hükümlerine aykırı düşmeyecek şekilde yorumlanıp uygulanmalıdır.Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici ... kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.Diğer yandan, iadenin kapsamını belirlemede geçersiz sözleşmenin artık ifa edilemeyeceğinin öğrenildiği zamanda önem arz eder. İade hakkını kullanmakta geciken alacaklı kendi kusuru ile artan zararını iade borçlusundan isteyemez.Bu durumda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına uygun çözümlenmesi ve tasfiye edilmesi gerekir. Hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle sebepsiz zenginleşmenin kapsamını tespitteki ilke ve esasların açıklanması gerekir.818 sayılı BK'nun 61-66 maddeleri (6098 sayılı TBK'nun 77-82 maddeleri) gereğince, geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin malvarlığından, diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici ..." düşüncesine dayanır. Denkleştirici ... ilkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Bu şekilde haksız değer kaymalarının önlenmesi sağlanmış olur.Bu bakımdan sebepsiz zenginleşmeye konu geçersiz sözleşme gereğince alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedeli karşılığı olarak davacı tarafından davalıya ödenen bedelin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir.Bu durum karşısında mahkemece; ifanın her iki taraf için de imkânsız hale geldiği tarih olan idare mahkemesinin kararının kesinleştiği tarihin tespit edilmesi, ondan sonra davacının taksitler halinde davalıya ödediği 4.129,00 TL' nin ifanın imkânsız hale geldiği tarihte ulaşacağı alım gücünün değerinin ne olabileceğinin uzman bilirkişiden rapor alınarak, çeşitli ekonomik etkenlerin, altın ve döviz kurlarındaki artış, maaş artış oranları, ... artış oranları vs. dikkate alınarak bu değerlerin ortalamasının alınması sonucu ulaşacak bedele hükmedilmesi gerekirken, mahkemece; taşınmazın dava tarihindeki değerine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 16.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.