MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/11/2013NUMARASI : 2011/681-2013/581Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, adına kayıtlı 5302097 nolu aboneliğin bulunduğu iş yerini 30/11/2008 tarihi itibariyle terk ettiğini, bu tarihten itibaren elektrik idaresi tarafından elektriğin kesilmesi gerekmekte iken, kayıtlı tesisata borç tahakkuk ettirilmesinin doğru olmadığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 15.660,00 TL elektrik tüketim bedelinden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında 29/05/2007 tarihli abonelik sözleşmesi bulunduğunu, kuruma başvurarak abonelik kaydını iptal ettirmediğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.Mahkemece; iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının iş yerini terk etmesine rağmen ve elektrik abonelik sözleşmesini sona erdirdiğini davalı kuruma bildirmemiş olması nedeniyle başka kişilerce kullanılmasına neden olması yüzünden olayda %70, davalının ise iyi niyetle elektriği kesmemiş bulunmasındaki kusurun %30 oranında olduğu, tahakkuk ettirilen fatura borcundan dolayı davacının; Haziran 2011 ayı itibari ile davalı kuruma 4.698 TL borçlu olmadığının, tahakkuk ettirilen 15.660 TL borç nedeniyle 10.962 TL borçlu bulunduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; 16.10.2008-13.06.2011 tarihleri arasındaki elektrik tüketimine esas faturalı borç ödenmemesine rağmen, elektriğin kesilmemesinin davalı açısından müterafik kusur oluşturup oluşturmayacağı, varılacak sonuca göre de müterafik kusur nedeniyle ana tüketim bedeli üzerinden davalı aleyhine indirim yapılıp yapılmayacağı, ayrıca aboneliği iptal ettirmeyen davacının borçtan sorumlu olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre, abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abonede müteselsilen sorumludur.Bu noktada, elektrik tüketimine esas faturaların ödenmemesi hâlinde dağıtım şirketinin elektriği kesip kesmemesi husundaki meri mevzuata göz atmakta yarar vardır;09/11/1995 tarih, 22458 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinin 26.maddesine göre; aboneliğinin başlangıç tarihinin sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih olduğu, başka bir yere taşınacak abonenin taşınma tarihinden en az bir hafta önce şirkete yazılı olarak başvurarak sayaç değerinin okunmasını istemek zorunda olduğu, bir hafta içinde sayaç değeri belirlenmediği takdirde abonenin bildiriminin esas kabul edileceği, 38. maddeye göre idarenin faturalama dönemlerinde abone sayacının kaydettiği değeri mahallinde ve zamanında okuyarak faturalamaya esas olacak şekilde kayda geçirilmesinin esas olduğu, 50.maddeye göre fatura bedeli son ödeme tarihine kadar ödenmediği takdirde (20) gün içerisinde Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat yapılacağı, “bu tebligattan sonra fatura bedeli (10) gün içinde ödenmediği takdirde abonenin elektriği kesilir” hükmü getirilmiştir.25/09/2002 tarihli ve 24887 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24.maddesine göre; zamanında ödenmeyen borçlar başlığı altında “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilebilir” şeklindedir. 01/03/2003 tarihinde yürürlüğe giren ve 30/12/2012 tarihli 28513 sayılı Resmî Gazete ile 24/2.maddesindeki “kesilebilir” ibaresi “kesilir” şeklinde değiştirilen Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24/2.maddesine göre, “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde nihai tüketicilere enerji tedarik eden lisans sahibi şirketlerin bildirimi üzerine en az (5) iş günü içerisinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilir” söz konusu durum (2) gün içerisinde dağıtım şirketi tarafından ilgili tedarikçiye bildirilir.09/11/1995 tarihli Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği ve 01/03/2003 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince zamanında ödenmeyen faturalardan dolayı elektriğin kesilmesinin amir hüküm olduğu anlaşılmaktadır.Somut olayda; davacı, davalının elektrik abonesidir. Davacı aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte davalıya karşı müteselsilen sorumludur. Davalının 16.10.2008-13.06.2011 tarihleri arasındaki elektrik tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektriği kesmemesi davalı açısından müterafik kusur teşkil etse de bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davacının beraatını gerektirmeyeceği gibi (tüketim bedeli olan ana borçtan) hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. Olsa olsa davacı açısından (normal tüketim bedeli dışında) gecikme zammından veya faizden davalının müterafik kusuru nedeniyle indirimi (%50) gerektirir. Hâl böyle olunca; mahkemece yapılacak iş, dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi ile dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan Elektrik Tarifeleri ve taraflar arasında imzalanan sözleşmenin (varsa) ilgili maddeleri uyarınca; davacının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükârda sorumlu olduğu gözetilerek, Yönetmelik, tarife ve taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince (borç ödenmemesi nedeniyle) elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi, bu tarihe kadar olan borcun gecikme zammı veya faiz dahil hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davalının elektriği kesmemesinin (kendisi için) müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davacı açısından gecikme zammından veya faizden indirim (%50) sağlayacağı ve yukarıda açıklanan ilke ve esaslarda nazara alınarak bilirkişiden yeniden rapor alınmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.