Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1250 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9632 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : İZMİR 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/01/2014NUMARASI : 2012/867-2014/32Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin işletmecisi olduğu Hıdırlık mahallesi, Tuzla mevkii ... İzmir adresindeki....... isimli işyerinin 2007/3,7- 2008/1,2,4 ve 5. dönemlerine ait elektrik borcu sebebiyle müvekkili hakkında Urla İcra Müdürlüğünün 2008/371 sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleştiğini, müvekkilinin işyerini 2004 yılında kapattığından dolayı takip konusu dönemlere ilişkin elektrik borcunun bulunmadığını, ayrıca abonelik kaydının da olmadığını belirterek, icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında 30/03/2005 tarihli abonelik sözleşmesi düzenlendiğini, bu sebeple davacının bu abonelikten kaynaklanan borçlardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, davanın reddini ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini dilemiştir.Mahkemece; iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın reddine, karar verilmiş hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde, seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. Bundan ayrı 01/03/2003 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin Zamanında Ödenmeyen Borçlar Başlıklı 24.maddesinde “Zamanında ödenmeyen borçların tahsiline ilişkin hususlar; perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında düzenlenir” hükmü yer almaktadır. O hâlde, taraflar arasında imzalanan 30/03/2005 tarihli "Enerji Satış Sözleşmesinde" bu konuda (gecikme zammı hususunda) hüküm bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulaması, gecikme zammı sözleşmede hüküm altına alınmamışsa ancak faiz (tarafların sıfatına göre reeskont veya yasal faiz) istenebilir. Ayrıca, dağıtım şirketinin abonelerden kayıp-kaçak bedeli isteyemeyeceği hakkında verilen ve Dairecede benimsenen HGK'nun 21/05/2014 günlü ve 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından kaçak kullanmak (hırsızlanmak) suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin, kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmamaktadır.Somut olaya gelince; mahkemece yargılama sırasında bilgisine başvurulan hukukçu bilirkişinin raporunda; 6183 sayılı Yasa'da belirlenen oranlar dikkate alınarak gecikme zammı hesaplandığı; yine kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedellerinin hesaplamaya dahil edildiği anlaşılmaktadır.Rapor düzenleyen bilirkişinin elektrik tarifeleri ve elektrik tüketim bedeli hesabı konusunda uzman olmadığı, bu nedenle bilirkişi olarak dinlenemeyeceği kuşkusuzdur. Uzman bilirkişi tarafından, davalının ödemesi gereken elektrik bedelinin ilgili yönetmelik hükümlerine göre denetime elverişli bir şekilde hesaplanması gerekir.Hal böyle olunca, mahkemece dava dosyasının elektrik tüketim hesabı konusunda uzman olan mühendis bilirkişiye tevdii ile dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan tarifelerin ilgili maddeleri uyarınca; gecikme zammı sözleşmede hüküm altına alınmadığından, ancak faiz istenebileceği yine kayıp-kaçak, dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti ve iletim bedellerinin tahsil edilemeyeceği hususları nazara alınarak bilirkişiden yeniden rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.