Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12466 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14487 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki ziynet ve ev eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesi ile; düğünde takılan ziynetlerin davalının ailesine teslim edildiğini, davalının ailesinin ziynetleri bir yakınlarının kasasına koyabileceklerini söylediklerini, davacının ziynetleri bir daha görmediğini, çeyiz eşyalarının da davalıda kaldığını, davalının babasının davacının amcasına "altınları vermem" dediğini ileri sürerek; altınların aynen iadesine, olmaz ise şimdilik 10.000.00 TL'nin yasal faizi ile ödenmesine; çeyiz eşyalarının aynen iadesine, olmaz ise şimdilik 5.000.00 TL'nin yasal faizi ile ödenmesine, düğünde takılan 2.000.00 TL nakit paranın da yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesi ile; tarafların balayına giderken ziynetleri davalının ailesine teslim ettiklerini, döndüklerinde davalının babasının ziynetleri davacıya teslim ettiğini, yakınlarının kasasında davalının babasının silahının bulunduğunu, davacının aile baskısı ile evden ayrıldığını, davacının amcasının eve gelerek davacının kişisel eşyalarını götürdüğünü belirterek; davanın reddini istemiştir.Mahkemece; çeyiz eşyaları teslim edildiğinden karar verilmesine yer olmadığına, ziynet eşyaları yönünden kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir.Somut olayda; davacı, düğünde takılan ziynetlerin davalının ailesine teslim edildiğini ileri sürmüş, davalı ise, balayına giderken tarafların ziynetleri kendi ailesine bıraktıklarını, balayından dönünce babasının ziynetleri davacıya iade ettiğini belirtmiştir. Bu durumda, ziynetlerin, balayından dönen davacıya iade edildiği iddiasını ispat yükü davalı yana geçmiş durumdadır.Davacı tanığı ve davacının amcası olan ... beyanında; "...davalı ve babasını işyerine çağırdığını,davacının ziynet eşyalarını istediğini, ziynetlerin bir yakınlarının kasasında olduğunu geri vermeyeceklerini söylediklerini...", davacı tanığı ve davacının babası olan ... beyanında; "...davalının kendisine ziynetleri bir yakınlarının kasasına babasının silahı ile birlikte koyduklarını söylediğini...", davacı tanığı olan ve akrabalığı bulunmayan ... beyanında; "...davalının altınların babasının tanıdığının kasasında durduğunu, babası uygun görürse altınları davacıya vereceğini söylediğini..." belirtmiştir. Diğer anlatım ile anılan tanıklar, davacıya ait ziynetlerin davalının egemenliği altında olduğunu bizzat davalının kendisinden duymuşlardır.Aksine ciddi, inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Davada, anılan tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. Ayrıca, davacının ve anılan tanıkların beyanları birbirini doğrulamaktadır ve tutarlıdır.Davacı yan, ispat yükü kendisinde olmadığı halde düğünde takılan ziynetlerin davalı yanda bulunduğunu yöntemine uygun olarak ispatlamıştır. Mahkemece, davanın ziynet eşyaları yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile davanın reddine ilişkin karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.