Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12450 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14549 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : HANAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/09/2013NUMARASI : 2012/108-2013/205Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacılar vekili dava dilekçesi ile; davalıların murisi İ. K.'tan kalan taşınmazların murisin ölümüyle mirasçılar arasında pay edildiği, mirasçılardan E. K. kendi hissesini davacıya harici yazılı senet ile sattığı, kadastro tespiti sırasında bu taşınmaz .. ada .. parsel ve .. ada .. parsel olarak davacı adına tespit gördüğü, E. K.'in çocuksuz bekar vefat etmesiyle davalıların onun mirasçıları haline geldiği ve Engin'in kardeşi olan davalı E. davacı aleyhine kadastro mahkemesinde tespitin iptali davası açtığı ve dava kabul edilerek, taşınmazların ¼ hisse adına davalı S., ¾ hisse oranında davalı E. adına tesciline karar verildiği, davacının satış tarihine göre büyük miktarda satış bedeli ödediği halde taşınmazların kendisinden alındığından ve taşınmazlardan 102 ada 41 no.lu parsel üzerinde satın aldıktan sonra ağaç dikerek ve taş duvar çekerek masraf yapması nedeniyle davalıların sebepsiz olarak zenginleştikleri iddia edilerek, şimdilik uğramış olduğu zarara karşılık 10.000TL tazminatın faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı S.. T.. süresinde verdiği cevap dileçesi ile zamanaşımı def'ini ileri sürmüş, esasa ilişkin olarak da iddia edilen satışın geçersiz olduğu ve dava dışı Ergin tarafından yapıldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Davalı E. cevap dilekçesi ile; davalıların murisine ait taşınmazı davacının muristen ve davalılardan izinsiz olarak yıllarca kullandığı, taşınmazı Engin'den satın aldığına dair sahte bir köy senedi düzenlediğini, oysa hiçbir şekilde tarla satışı yapılmadığını, taşınmazın üzerine davacı tarafından ağaç dikilmesi ve taş duvar örülmesinin söz konusu olmadığını, 19 yıl izinsiz kullanım nedeniyle ecrimisil istediklerini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 66'da öngörülen 1 yıllık hak düşürücü süre ve 20/09/1986 tarihli sözleşmenin yapıldığı tarihten 10 yıllık zamanaşımı süreleri geçmiş olduğu gerekçesi ile davanın süre yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-) Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir (TMK'nun md.706, BK.md.213, Tapu Kanunu md.26 ve Noterlik Kanunu md.60). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Ancak, taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme olduğundan dava BK.nun 125.maddesine (6098 sayılı BK.'nun 146.maddesine) göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Mahkemece davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle reddedilmiş ise de, 07.06.1939 tarih, 1936/31 Esas ve 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre tapulu taşınmazın harici satış sözleşmesine konu edilerek ödenen satış bedelinin, sözleşmenin geçersiz olması nedeniyle iadesine ilişkin BK'nun 125. maddesine (6098 sayılı BK.nun 146.maddesine) göre 10 yıllık zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi, satış bedeline ilişkin paranın verildiği tarih değil, sözleşme geçersiz olsa da satıcının rıza ve ihtiyariyle taahhüdünü her zaman yerine getirebileceği gözönüne alınarak bunun ifasını beklemek durumunda bulunan alıcı için ancak davaya konu taşınmazın tapuda ferağ ümidinin ortadan kalktığı veya ifanın imkansız hale geldiği tarihtir.Somut olayda taraflar arasındaki harici satım sözleşmesinin ifasının imkansız hale geldiği tarih kadastro mahkemesi tarafından verilen kararın kesinleştiği tarih olan 26.10.2011'dir. Bu dava ise 18.06.2012 tarihinde yani İfanın imkansız hale geldiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmıştır. O halde mahkemece, işin esasına girilip, toplanacak deliller doğrultusunda hasıl olacak sonucu göre karar verilmesi gerekirken yukarıdaki gerekçe ile davanın reddini doğru görülmemiştir.2-) Türk Medeni Kanunu'nun 641.maddesine göre; mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar. Alacaklı müteselsil borçlulara veya borçlulardan bazısına karşı dava açabilir. Bu halde davalı olan müteselsil borçlular arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Davalılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, her bir davalı hakkında bağımsız dava bulunması nedeniyle, her davalı ayrı iddia ve savunmada bulunmak zorundadır. Davalılardan bir kısmının ileri sürdüğü zamanaşımı def'inin, böyle bir savunmada bulunmayan diğer davalılara sirayeti söz konusu olamaz. ( Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı, Cilt III, 2001, syf 3340 vd.) Somut olayda, davalılardan yalnızca S.süresinde verdiği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'ini ileri sürmüş, diğer davalı E. ise ileri sürmemiştir. Mahkemece bu yön dikkate alınmadan, zamanaşımı def'inde bulunmayan davalı hakkındaki davanın da reddi doğru değildir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.