Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12346 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 4930 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : DEMİRCİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/12/2013NUMARASI : 2012/203-2013/221Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davada, iştirak ve yoksulluk nafakalarının artışına karar verilmesi istenilmiştir.Mahkemece, tarafların ekonomik durumlarında değişiklik olmadığı, davalının gelirinin bulunmadığı, mevcut nafakayı bile zor ödediği, bu konuda hapis ile tazyik edildiği, davacının ise SGK kayıtlarına göre sigortalı bir işte çalıştığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Dosyanın incelenmesinden, mahkemece yaptırılan ekonomik ve sosyal durum araştırmasına göre, TMK. 182/2.maddesine göre; "Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır". Aynı Yasanın 328/1.maddesine göre de; "Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur" (TMK. 330/1). İştirak nafakasının; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları da gözetilmek suretiyle takdiri gerekir.Somut olayda ilk nafakaya hükmedildiği tarihten itibaren dava tarihine kadar, 4 yıllık bir sürenin geçtiği, bu süre zarfında da müşterek çocuğun ihtiyaçlarında önemli oranda artış olduğu, bu artışı da tarafların müştereken karşılamaları gerektiği tartışmasızdır.Mahkemece, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE artış oranı ve nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu nazara alınarak iştirak nafakasının TMK. 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktarda artırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Diğer yandan, TMK'nun 175.maddesine göre; ''Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.''TMK.'nun 176/4. maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası DİE’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek, öncelikli, dosyada mevcut SGK'dan alınan ve tarafların iş durumunu bildiren belge esas alınıp, davalının gerçekte böyle bir işte çalışıp çalışmadığının kesin şekilde tespit edilmesinden ve tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının ayrıntılı şekilde araştırılmasından sonra hasıl olacak sonuca göre davacının yoksulluk nafakası talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.