Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12295 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 14457 - Esas Yıl 2015
MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki nişan hediyesinin iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili,dava dilekçesi ile; davalının nişanı bozduğunu,nişan hediyelerinin iade edilmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 7 bilezik, bileklik, set, küpe, iki alyans, kolye, 11 tane çeyrek altın ile salon, fotoğraf, lokanta, yol masrafının bedeli olan toplam 20.399.00.- TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir .Davalı vekili,cevap dilekçesi ile ; nişanı davacının bozduğunu , ziynetlerin iade edildiğini,iddia edildiği kadar ziynet takılmadığını , ziynetlerin değerinin 9.000.00.- TL olduğunu belirterek; davanın reddini istemiştir .Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 3.080.00.- TL set,480.00.- TL kolye,1.738.00.- TL onbir çeyrek altın, 8.366.00.- TL yedi bilezik bedeli olan toplam 13.664 .00.- TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ,fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir .Türk Medeni Kanununun 6.maddesi uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir. Somut olayda; davalının annesi ve babası tanık olarak dinlenilmiş ve beyanlarında; takılan bütün ziynetleri davalının kendilerinin yanında davacıya iade ettiğini belirtmişlerdir. Diğer anlatım ile anılan tanıklar , davalının takılan ziynetleri davacıya iade ettiğini gördüklerini anlatmışlardır .Aksine ciddi, inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Davada, anılan tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. Ayrıca, davalının ve anılan tanıkların beyanları birbirini doğrulamaktadır ve tutarlıdır. Mahkemece anılan tanık beyanlarına neden itibar edilmediğinin gerekçesi açıklanmadığından karar isabetli bulunmamıştır .Kabule göre de; yargılama boyunca davacı diğer taleplerinin yanında yedi bilezik takıldığını iddia etmiş, davalı ise dört bilezik takıldığını savunmuştur.Toplanan delillerden ve özellikle davacının kardeşi olan davacı tanığı... da davalıya dört tane bilezik takıldığını bildirmiştir. Mahkemece, bilezikler yönünden talep değerlendirilirken anılan tanık beyanlarına neden değer verilmediği açıklanmaksızın; yedi bileziğin bedelinin iadesine karar verilmesi de doğru görülmemiştir .Eksik inceleme, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçeler ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.