MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİTaraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili dilekçesinde; Davacı .... A.Ş, ile davalı arasındaki ortaklık sözleşmesi gereğince, kendisi tarafından işletilen özel hastahanede davalının kardiyoloji bölümünü kurup işlettiğini, daha sonra hastahanenin alt kiracı olarak diğer davacı ... Vakfına kiralandığını, davalının yükümlendiği hizmeti durdurarak sözleşmeyi tek taraflı olarak 15.11.2002 tarihinde fesih etmesi nedeniyle,davacının ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan gelirden yoksun kaldığı gibi işgali altında bulundurduğu yeri boşaltmayarak elinde tutmak suretiyle davacıların buradan elde etmesi gereken muhtemel geliri de engellediğini ileri sürerek; şimdilik 150.000 TL gelir kaybının faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıların sözleşmede belirtilen şartlara aykırı davranışları nedeniyle 15.11.2002 tarihinden itibaren zorunlu olarak verilen hizmetin durdurulduğunu, davacı tarafın gelir kaybına uğradığı iddiasının yersiz olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; kesin hükümle sonuçlanması beklenen mahkemenin 2003/915 E. (Yeni 2009/686 E.) sayılı dosyasındaki 13.Hukuk Dairesinin 16.02.2009 tarih ve 2008/14208 E., 2009/1745 K.sayılı bozma ilamında davalının davacı tarafa işi durdurduklarına ilişkin gönderdiği ihtarın ortaklığın feshine ilişkin olmayıp işi durdurma beyanı olduğu, dolayısıyla davacı tarafın bu beyanı fesih iradesi olarak kabul edip, feshi kendisinin de kabul ettiğini bildirmesinin hukuki sonuç doğurmayacağı; ortada geçerli bir fesih bulunmadığı, adi ortaklık feshedilmediğinden davalının fuzuli şagil durumunda da olmadığı, dolayısıyla davacının ecrimisil talebinde bulunamayacağının belirtildiği; bu nedenle, davacının taleplerinden birisi ni oluşturan davalının işyerini boşaltmamasından kaynaklı olarak elde edemediği geliri talep etme imkanının mevcut olmadığı, yine kesin ./..Hükümle sonuçlanması beklenen dosyadaki Yargıtay bozma ilamında davalının işi durdurması, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeye aykırı davranış olmakla birlikte davacının sözleşmeyi feshettiğine dair herhangi bir beyanı bulunmadığından,sözleşmeye aykırılık nedeni ile davacının sözleşmeyi feshi söz konusu olmayacağı, devam eden ortaklık ilişkisinde davacının yoksun kaldığı karı talep etme imkanının da bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Anılan karar, Dairemizin 2014/10466 esas 2014/10448 karar sayılı ve 26/06/2014 tarihli kararı ile "...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin davalının işyerini boşaltmamasından kaynaklı olarak elde edemediği gelir kaybına ilişkin mahkemece verilen red kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.Ancak; mahkemece; yukarıda belirtilen 13.Hukuk Dairesinin 16.02.2009 tarih ve 2008/14208 E., 2009/1745 K.sayılı bozma ilamı dayanak yapılmak suretiyle devam eden ortaklık ilişkisinde davacının yoksun kaldığı karı talep etme imkanının da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere, davalının ortaklık akdine konu hastaneden dava açılmadan evvel ayrıldığı bu suretle, taraflar arasındaki ortaklık akdinin fiilen sona erdiği anlaşılmaktadır.Bu durumda mahkemece, adi ortaklık ilişkisinin fiilen sona erdiği başka bir deyişle davalının ortaklık akdine konu hastaneden ayrıldığı 20/06/2003 tarihi ile iş bu davanın açıldığı 15/09/2003 tarihi arasında, ortaklık akdinin fiilen sona erdirilmesi nedeniyle varsa davacının uğradığı gelir kaybının hesap edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile devam eden ortaklık ilişkisinde davacının yoksun kaldığı kârı talep etme imkanının da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiş, mali uzman bilirkişi tarafından hazırlanan bilirkişi raporu dayanak alınarak hüküm oluşturulmuştur.Mahkemece; davanın kısmen kabulüne,142.735,12 TL tazminatın dava tarihinden itibaren değişen ve değişecek olan avans faiz oranları uygulanmak suretiyle hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiştir.Mahkemece, bozma kararına uyulmuş, ancak gerekleri yerine getirilmemiştir .Hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda bozma kararında gösterilen yol izlenmemiş; bozma kararından önce dosyaya bilirkişi raporu sunan ...Tıp Fakültesi, Kardiyoloji Anabilim Dalında görevli Prof. Dr .... tarafından hazırlanan ve ... dan elde edilen geliri temel alan ve günlük gelirin 1.621.99.- TL olduğu sonucuna varan bilirkişi raporuna yollama yapmakla yetinilmiş ve günlüğü 1.621.99.- TL üzerinden 88 gün için kar mahrumiyeti hesabı yapılmıştır.Bu haliyle, anılan bilirkişi raporu hükme dayanak alınacak nitelikte değildir.Mahkemece yapılacak iş; uyulan bozma kararında belirtilen ilkelere göre kar payı hesabı yapması için dosyanın önceki bilirkişilerden farklı bir (içinde mali müşavir bulunan) uzman bilirkişi kuruluna verilmesinden, uzlaşmazlığı aydınlatacak tüm belgeler, taraf delilleri, ticari defterler, ... verileri incelenmek suretiyle Yargıtay ve taraf denetimine elverişli bir rapor hazırlanmasının sağlanmasından sonra, oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesinden ibarettir. Yasal olmayan gerekçeler ile, yazılı şekilde, yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak karar verilmesi isabetli bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.