MAHKEMESİ : FETHİYE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/12/2013NUMARASI : 2013/176-2013/466 Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının davalıların murisinden tapulu taşınmazın 1.000 m2 sini 400.000.000.-bedel ve 11/04/1995 tarihli sözleşme ile satın aldığını, davacının da yeri O. K.'a satıp zilyedliğini devrettiğini, davalılar tapuyu devretmediğinden davacının da devredemediğini, ödenen bedelin dava tarihi itibari ile denkleştirilmiş adalet kuralına göre güncel değerinin tahsilinin gerektiğini belirterek, şimdilik 10.000.00.- TL'nin dava tarihinden yasal faizi ile müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının zilyedliğini devrettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacının zilyedliği devrettiği tarih ile dava tarihi arasında 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Somut olayda; davacının geçersiz sözleşme ile 11/04/1995 tarihinde satınaldığı tapuya kayıtlı taşınmazı, 27/07/1995 tarihli sözleşme ile O. K.'a satıp zilyedliğini devrettiği, bu kişinin de yeri 01/02/2000 tarihli sözleşme ile S. K.'a satıp zilyedliğini devrettiği, daha sonra S. K.'un O. K.'a ödediği bedelin iadesi için dava açtığı, açılan bu davayı duyan davacının da devir umudunu yitirdiğini belirttiği anlaşılmaktadır. Davaya konu taşınmaz harici satışın yapıldığı tarihte tapuya kayıtlı bir yerdir. Tapulu taşınmazların satış ve devirleri TMK.nun 706, Borçlar Kanununun 213, Tapu Kanununun 26, Noterlik Kanununun 60/3 ve 89.maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuki sonuç doğurmazlar. Yapılan bu tür satışlar mutlak butlanla batıl (yok hükmünde) sayılmaktadır. Davacının tapulu taşınmazı haricen satın aldığı anlaşılmıştır. Davacı bu şekilde satın alıp zilyedliğini devraldığı taşınmazı aynı şekilde başka bir kişiye satıp zilyedliğini devretmiş, bu kişi de başka birine satarak zilyedliğini devretmiş, resmi satış gerçekleşmeyince son zilyed ödediği bedelin iadesi için yeri kendisine satan kişiye dava açmıştır. 07.06.1939 tarih 1936/31 Esas ve 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadları Birleştirme Kararında; “Taşınmazın haricen satışına ve satışı vaadine ilişkin muameleler kanunen geçerli bulunmamış ise de, satıcının bu işte görevli memur önünde ferağın icrasını ve aksi takdirde almış olduğu bedelin geri verileceğini taahhüt etmiş ve alıcıyla aralarında kararlaştırılmış bulunan bedeli bu şartla satıcıya vereceğini üstlenmiş ise bu gibi uyuşmazlıklar Borçlar Kanununun 125.maddesine göre on yıllık zamanaşımına bağlıdır. Zamanaşımı süresinin başlangıcı, ferağdan dönme ve vazgeçme tarihidir” denilmektedir. Şu halde, satıcı geçerli bir sözleşme yapmadığı takdirde aldığı satış bedelini geri vermeye mecburdur. Bu nedenle alıcı, satıcının ferağ vermesini bekler. Ferağ verme yönündeki ümidi kesildiği takdirde, verdiği parayı isteme hakkı doğar. İşte satış parasının geri verilmesi davalarında zamanaşımının başlangıcı bu ümidin kesildiği veya satışın yapılmasının imkan dahilinden çıktığı ya da tapuda devir yapma olanağının ortadan kalktığı tarih olmaktadır. Mahkemenin zamanaşımından redde ilişkin gerekçesi anılan nedenle isabetli bulunmamıştır. Somut olayda; davacı davaya konu taşınmazı satıp zilyedliğini devrettiği kişinin kendisine dava açarak ödediği bedelin iadesini istediğini iddia ve ispat etmemektedir .Diğer bir deyişle, taşınmazı satarak elde etmiş olduğu satış bedeli halen davacının malvarlığında bulunmaktadır. O halde, O. K.'a elde ettiği satış bedelini iade etmeyen davacının yeri kendisine satan murisin mirasçıları olan davalılara istirdat davası açma hakkı henüz doğmamıştır. Zira, davacı yeri sattığı O. K.'ın kendisine ödediği bedeli bu kişiye iade ettiği anda taşınmazı kendisine satan murisin mirasçıları olan davalılardan ödediği bedelin iadesini isteme hakkına kavuşacaktır. Mahkemece yukarıda anılan ilkeler gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davacının henüz doğmamış olan dava hakkının zamanaşımına uğradığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.