Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 122 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15619 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : HOPA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/03/2013NUMARASI : 2012/55-2013/80 Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesinde; davalı şirkete ait elektrik tellerinin rüzgar nedeniyle birbirine çarpması sonucunda oluşan kıvılcımın yangına sebep olduğunu ve müvekkiline ait çay bahçesinin bir bölümünün yandığını, bu olay nedeniyle Hopa Sulh Hukuk Mahkemesince yaptırılan tespit sonucunda müvekkiline ait taşınmazın 2.152,54 m² lik bölümünün yandığının ve maddi zararın 9.405 TL olduğunun belirlendiğini ileri sürerek; 9.405 TL tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 11.03.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 10.787,30 TL ye yükseltmiştir. Davalı vekili, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; davanın kabulü ile 10.787,30 TL nin olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. 6100 sayılı HMK'nun 107.maddesi ile 1086 sayılı HUMK'da bulunmayan ''belirsiz alacak davası'' türü kabul edilmiştir. Buna göre; ''MADDE 107– (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. (3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.''Yukarıda açıklanan madde hükmüne göre; alacaklının belirsiz alacak davası açabilmesi için, dava açacağı miktarı ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı veya bu durum objektif olarak imkansız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tesbit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukuki yarar aranacak olup böyle bir durumda hukuki yararın bulunduğundan söz edilemez (Prof. Dr. Baki Kuru, Medeni Usul hukuku Ders Kitabı 2011 Baskı sf.277). Somut olayda ise; davacının, davadan önce mahkeme kanalı ile yaptırdığı delil tesbiti sonucunda uğradığı maddi zararın miktarını kesin olarak belirlediği gibi dava dilekçesinde de anılan tesbit dosyasına atıf yapılarak zararın tazmininin talep edildiği, dolayısıyla 6100 sayılı HMK. nun yürürlükte olduğu dönemde açılmış bulunan iş bu davanın, belirsiz alacak davası niteliğinde olmayıp eda davası olduğu ortadadır. Bu durumda, mahkemece; davanın, eda davası olduğunun gözetilmesi ve dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarı esas alınarak uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.