Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12192 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8868 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki iştirak nafakasının artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı dilekçesinde; davalı ile ... Aile Mahkemesinin 24.04.2014 tarih ve 2014/376-398 E.K.sayılı ilamı ile boşandıklarını, davalı ile anlaşmaları sonucu müşterek çocuk lehine 150 Tl iştirak nafakası bağlandığnı, aradan geçen sürede çocuğun ihtiyaçlarının arttığını ileri sürerek, nafakanın 750 TL'ye yükseltilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen, davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.Mahkemece; davanı kabulü ile iştirak nafakasının artırılarak dava tarihinden itibaren aylık 750 TL iştirak nafakasının davalıdan tahsiline, nafakanın TEFE-TÜFE oranında artırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.TMK.'nın 182/2 maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Ne var ki, nafaka miktarının belirlenmesine esas alınması gereken giderlerinin makul sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmesi ve velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir. Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir.Somut olayda dosyadaki bilgi ve belgelerden; tarafların 29.04.2014 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, 2008 doğumlu müşterek çocuğun velayetinin anneye verildiği, karar ile müşterek çocuk lehine 150 TL iştirak nafakasının davalıdan tahsiline karar verildiği,kararın temyiz edilmeksizin 29.04.2014 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 05.05.2015 tarihinde açıldığı, davacı kadının ev hanımı olduğu, çalışmadığı, babasının evinde oturduğu,geçimini kız kardeşinin yardımı ile sağladığı, müşterek çocuğun ilkokul 1. sınıfta okuduğu, davalı babanın ise simitçilik yaparak asgari ücret aldığı, babasına ait evde oturduğunun tespit edildiği görülmüştür.Mahkemece davalı baba hakkında yaptırılan sosyal ekonomik durum araştırmasında, davalının simitçilik yaptığı ve asgari ücret aldığı tespit edilmiş, ancak davalının çalıştığı yerde ne kadar gelir elde ettiği hususu mahkemece tam ve sağlıklı bir şekilde araştırılmamıştır.Buna göre mahkemece,tarafların ekonomik ve sosyal durumları tam ve sağlıklı olarak saptandıktan ve özellikle davalı babanın çalıştığı işyerinden ne kadar gelir elde edip etmediğinin araştırılması, bu şekilde ekonomik ve sosyal durumunun tam ve sağlıklı olarak saptanmasından sonra, nafakanın niteliği, nafakanın takdir edildiği tarih ile eldeki dava arasında geçen süre, müşterek çocuğun yaşı,eğitim durumu,ihtiyaçları ile tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak, davalı babayı ödemede zorlamayacak, onu zarurete düşürmeyecek şekilde TMK'nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktar nafakaya hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde yüksek oranda nafakaya karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Bundan ayrı, kabule göre de; Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre, takdir edilen nafaka miktarının gelecek yıllarda artırılması konusunda oran olarak TÜİK'in yayınladığı yıllık ÜFE oranı benimsenmekte olup, mahkemece; takdir edilen nafaka miktarının tefe-tüfe oranında artırılmasına karar verilmesi de isabetli bulunmamıştır.SONUÇ; Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.