Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12181 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 18651 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 3. TÜKETİCİ MAHKEMESİTARİHİ : 12/06/2014NUMARASI : 2014/77-2014/517Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davacının, davalılarla daire alım/satım konusunda adi yazılı sözleşme imzaladıklarını, sözleşmenin imzalanması esnasında 23.11.2011 tarihinde 15.000,00 TL'nin peşin olarak ödendiği ve muhtelif tarihlerde de davalılar hesabına EFT ile ödeme yapıldığını; davalılara, sözleşmeye konu dairenin davacıya devri konusunda noter marifeti ile ihtarname keşide edildiğini, davalıların cevabi ihtarnamesi ile daire devrini yapmayacaklarını belirterek bankadan gönderilen paraları aldıklarını kabul ettiklerini, ancak elden teslim alınan 15.000,00 TL’yi kabul etmediklerini, alacağın tahsili için davalılar hakkında İstanbul Anadolu 7. İcra Müdürlüğü’nün 2013/11067 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalıların kısmi itirazda bulunduklarını, 15.000,00 TL’yi ödemediklerini belirterek, itirazın iptaline takibin devamına, ödemenin davalılara verildiği tarihten itibaren reeskont avans faiziyle birlikte davalılardan tahsiline %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde; anlaşma gereği davacının 15.000,00 TL kaporayı peşin vermesi gerekirken bunu peşin vermeyerek müvekkil davalıların hesabına gönderdiğini, davacının yükümlülüklerini süresinde yerine getirmediğini, davalıların tahsil ettiği miktarı net olarak icra dosyasına ödediğini, davacının haksız talepte bulunduğunu, toplam yapılan ödemenin taksitler halinde 24.000,00 TL olduğunu, davacının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi 23.11.2011 tarihinde bir ödeme yapmadığını, taraflar arasında likit bir alacak bulunmayıp alacağın ispatının yargılamayı gerektirdiğini savunarak, davanın reddine, %20’den az olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesini istemiştir.Mahkemece; davanın kabulü ile; İstanbul Anadolu 7. İcra Müdürlüğü'nün 2013/11067 sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile takip talebi ile belirtilen takip alacağı ve faiz ile faiz oranları aynı kalmak kaydı ile takibin devamına; itiraz olunan 15.000 TL üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; harici taşınmaz satım sözleşmesi uyarınca ödenen kaporanın tahsili istemine ilişkindir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalıların sair temyiz itirazları yerinde değildir. 6100 sayılı HMK'nın 26. maddesinin 1. fıkrasında (HUMK.74 m.) “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.” hükmü yer almaktadır.Yasanın bu açık hükmünden de anlaşılacağı üzere hâkim, iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup talepten fazlasına veya başkasına hükmedemez.Somut olaya bakıldığında; davacı tarafından, İstanbul Anadolu 7. İcra Müdürlüğü’nün 2013/11067 E. sayılı dosyasında 39.065 TL asıl alacak ve 5.039,81 TL faiz olmak üzere toplam 44.104,81 TL alacak için davalılar aleyhine icra takibi yapılmıştır. Davalılar tarafından, alacağın 24.000 TL'lik kısmı dışındaki alacağa ve faize itiraz edilmesi üzerine davacı tarafından sadece 15.000 TL asıl alacak (kapora alacağı) ve 65 TL protesto bedeli için harç ödenmek suretiyle itirazın iptali davası açılmış olmasına rağmen mahkemece; harcı ödenmek suretiyle faize yönelik bir talep olmadığı halde infazda kuşku ve tereddüt yaratacak şekilde, talep aşılarak "faiz ile faiz oranları aynı kalmak kaydı ile takibin devamına" şeklinde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki durum muvacehesinde, davaya konu asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, (faizin başlaması için borçlunun usulüne uygun temerrüdü gerektiğinden) taleple bağlılık kuralına aykırı olarak faize hükmedilmesi, doğru görülmemiş bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.