Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12116 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 6035 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : YALOVA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/02/2014NUMARASI : 2010/331-2014/81Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; davalının, malik olduğu taşınmazın 2060m2sini 04.05.2002 tarihli harici sözleşme ile müvekkiline sattığını, müvekkilinin bu tarihten bu yana taşınmaz üzerinde kendisine ayrılan 2060m2 üzerinde yaklaşık 9 yıldır iyi niyetli zilyet olduğunu, davalıdan taşınmazın tapusunun istenmesine rağmen verilmediğini ileri sürerek, taşınmazın 2060 m2 sinin iptali ile müvekkilinin adına tescilini, tapunun iptal ve tesciline karar verilmediği takdirde tapunun dava tarihindeki kaim değeri, arsa üzerine yapılan yapıların bahçe ve ağaçların keşif sonrası değerinin tespiti ile bu tespit ile belirlenen bedel oranında şuyulandırmak suretiyle müvekkilinin adına pay tahsisini, aksi halde söz konusu taşınmazın dava tarihindeki kaim değerinin taşınmaz üzerine yapılan zaruri ve faydalı giderlerin en yüksek faizle tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili duruşmadaki ve dilekçelerindeki beyanları ile; davacının tapu talebi olmadığını, herhangi bir satış belgesi olmadığını, meyve bahçesi olarak verilen bu yerde kulübe yapılıp dinlenme müsaadesi verildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.Mahkemece; taraflar arasında yapılan sözleşmenin resmi senet ile yapılmadığı bu nedenle tapu iptal teciline ilişkin karar verilmeyeceği ancak yapılan satış sözleşmesinin tarafların kabulünde olduğu, ve satış sözleşmesine konu olan gayrimenkul ile, gayrimenkul üzerindeki müştemilat, su deposu ve ağaçlara ilişkin olarak bilirkişi heyeti tarafından yapılan tespit esas alınarak davacının gayrimenkul değerine ve yapılan zaruri ve faydalı masraflara hak kazanabileceği kanaatine varıldığı gerekçesi ile davanın kabulü ile, 80.142,50TL'nin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar arasında imzalanan 04.05.2002 tarihli sözleşme, tapulu taşınmaza ilişkin olmasına rağmen, resmi biçimde yapılmadığından geçersizdir. (TMK.md.706, MK. md.634, BK.213, T.Kanunu md.26). Bu nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda davacı; bu geçersiz sözleşme nedeniyle, davalıya verdiği bedeli ancak, sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir.Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.Mahkemece; ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği tarih itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar, faiz ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir. Oysa, somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda yalnızca altın, USD, TEFE, memur maaşı ve işçi asgari ücreti esas alınmış ise de faiz hesaplamaya dahil edilmemiştir. Bu nedenle, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.Davacı davada ayrıca taşınmaza yapmış olduğu faydalı giderlerin, yaptığı binanın yetiştirdiği ağaçlar ile su bedelinin ödetilmesini istemiş, mahkemece de davacının bu yöne ilişkin talebi kabul edilmiş ise de; somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin satış tarihinden itibaren yaklaşık dokuz yıldır taşınmazda zilyet olduğunu beyan etmiş, dosyaya taşınmaza ilişkin elektrik ve su faturalarını sunmuştur.Bu durumda; taşınmazın, halen davacının kullanımında olduğu anlaşıldığından, yaptığı binanın, yetiştirdiği ağaçların ve su deposunun bedelini (diğer bir değişle davaya konu taşınmazda yaptığı masrafları) istemekte hukuki yararı olmadığı gözetilerek; bu hususa ilişkin talepler yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken bu kalem isteğin de kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Öte yandan, satış tarihi itibariyle tapulu olan taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde düzenlenmediğinden hukuken geçersizdir. Bu durumda, taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre karşılıklı olarak verdiklerini iade ile yükümlüdür. Davacı, satın aldığı taşınmazı iade etmeden, ödediği satış bedeli için faiz de talep edemez.Mahkemece, bu ilkeler gözardı edilerek (3. HD. 2014/13685 E. - 2015/6827 K.) yazılı şekilde, hükmedilen alacağa satış tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiş olması da usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.07.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.