MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 14. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 24/04/2013NUMARASI : 2013/320-2013/266Taraflar arasında görülen yardım nafakası davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesi ile; davalıların annesi olan dava dışı M. S.'nin 03.07.2008 tarihinden itibaren Darülaceze Müdürlüğü'nde kaldığını, bakım ve korumasının müdürlük tarafından yapıldığını iddia ederek davalılardan aylık 600'er TL yardım nafakasının tahsilini talep ve dava etmiştir.Mahkemece; yardım nafakası davasını M. S. isimli şahsın bizzat kendisi, ya da vesayet altına alınmasını gerektirir rahatsızlığı varsa ve vesayet altına alınmışsa vasisi açabileceği, İ.. B..'nın dava açma yetkisi bulunmadığı gerekçeleri ile aktif husumet yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.TMK'nun 364-366 maddelerine göre; herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek üst soyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür. Nafaka davası mirasçılıktaki sıra göz önüne tutularak açılır.TMK'nun 365/3. maddesinde nafaka davasının, nafaka alacaklısına bakmakta olan resmi veya kamuya yararlı kurum tarafından da açılabileceği, TMK'nun 366. maddesinde ise korunmaya muhtaç kişilerin bakımının yükümlü kurum tarafından sağlanacağı ve bu kurumların yaptıkları masraflarını nafaka yükümlüsü kişiden isteyebilecekleri hüküm altına alınmıştır. Dosya içeriğinden, nafaka alacaklısı olan Muazzez Sürmeli'nin 15.08.1936 doğumlu olduğu 03.07.2008 tarihinde İ.. B.. Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı İstanbul Darülaceze Müdürlüğü tarafından muhtaç olması sebebi ile koruma altına alındığı ve bakımının kurum tarafından üstlenildiği anlaşılmaktadır.O halde mahkemece, yukarıda anılan hükümler çerçevesinde nafaka yükümlüsü davalıların ekonomik ve sosyal durumu tespit edildikten sonra, ödemede zorlamayacak, zarurete düşürmeyecek şekilde, TMK.nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak davacı tarafın talebinin değerlendirilmesi gerekirken, davacının dava açma ehliyeti bulunmadığından bahisle, davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.