MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, 2008 yılının Ağustos ayında ileride evlenmeyi düşündüğü davalı ile bir araya geldiğini, bu dönemde müvekkilinin 10 adet burma bilezik, 2 adet yüzük ve 1 adet zincir alarak davalıya verdiğini, ancak davalının hiçbir sebep olmaksızın müvekkilini terk ettiğini iddia ederek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere 2.500 TL maddi, 5.000 TL manevi toplam 7.500 TL tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 10.01.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile de maddi tazminat talebini 14.422,50 TL ye yükseltmiştir.Davalı vekili; tarafların bir süre karı-koca gibi birlikte yaşadıklarını, ancak müvekkilinin boşanmasına ilişkin ilamın tenfizi için açılan davanın derdest olması nedeniyle evlenme akdinin yapılamadığını, dolayısıyla taraflar arasında nişandan söz edilemeyeceğini, ayrıca davacının müvekkiline iddia edildiği gibi ziynet eşyası vermediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; tarafların tanışmalarından sonra bir araya gelerek birlikte yaşadıkları, dolayısı ile aralarındaki ilişkiye nişanlılık denilemeyeceği, kaldı ki tarafların birlikteliğinin davacı tarafın kusurlu eylemleri neticesinde son bulduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Somut olayda; davacı ile davalı gayri resmi şekilde bir araya gelmişler ve bir süre birlikte yaşamışlardır. O halde nişandan ve yasal olarak korunması gereken bir birliktelikten söz edilmesi mümkün değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık haksız fiil olarak nitelendirilip buna göre çözümlenmesi gerekir(HGK. nun 03.06.2009 gün ve 2009/3-174 Esas 2009/235 Karar sayılı ilamı da aynı hususa ilişkindir.).Bu durumda davanın dayanağı haksız fiil olup, uyuşmazlığa genel mahkemede (Asliye Hukuk Mahkemesinde) bakılması gerekmektedir. Görev kuralları, kamu düzenindedir ve mahkemelerin görevli olması dava şartlarındandır(HMK. md. 114, 1/c). Bu nedenle mahkeme görevli olup olmadığını kendiliğinden (resen) gözetilmelidir. Her ne kadar, davanın açıldığı Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesince, aile mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş ve dosya temyiz incelemesine konu hükmü tesis eden Kayseri 2. Aile Mahkemesine gönderilmiş ise de; HMK. nun 23/2 maddesi uyarınca, söz konusu görevsizlik kararı Yargıtay’ın denetiminden geçmeden kesinleştiği için dosyanın gönderildiği Kayseri 2. Aile Mahkemesini bağlamayacağı açıktır. Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığı gözetilerek görevsizlik kararı (kendisinin görevli olmadığına, bilakis, görevsizlik kararı vermiş bulunan ilk mahkemenin görevli olduğuna karar) verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.