MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; davalı kooperatifin dava dışı .... Belediyesi ile Belediyeye ait olan 5552 ada 2 parselde bulunan arsa üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaparak 14 no.lu dairenin belediyeye verilmesi yönünde anlaştığını, ancak o dönemde belediyeye ödenmesi gereken paranın ödenmemesi ve belediyenin inşaatı durdurması üzerine, davacıya bu parayı Belediyeye ödemesi koşulu ile 14 no.lu dairenin kendisine verileceği yönünde anlaşma yapıldığını, davacının anılan parayı Belediyeye ödemesine rağmen davalının taşınmazı davacıya teslim etmediği gibi, davacı aleyhine men’i müdahale davası açtığını, bunun üzerine davacının da davalı aleyhine mülkiyetin tespiti ve tescil davası açtığı ancak davanın reddedildiğini iddia ederek, taraflar arasındaki sözleşme gereği davacıya teslim edilmesi gereken dairenin karşılığı olan bedelin en yüksek faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davanın zaman aşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının daha önce davalı aleyhine dava açtığını mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın reddedildiğini kararın Yargıtayca onandığını, dava dilekçesinin çelişki ile dolu olduğunu, davalı kooperatifin belirtilen arsayı Belediyeden satın aldığını, davacının Belediyeye ödediği bir para bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; davalı kooperatifin 1996 yılında ... Belediyesine ait 5552 ada 2 parselde bulunan arsa üzerinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaparak 14 no.lu dairenin Belediyeye verilmesi yönünde anlaştığı, Belediyeye ödenmesi gereken paranın ödenmemesi nedeniyle Belediyenin inşaatı durdurması üzerine davacıya bu parayı ödemesi koşulu ile daha önce Belediyeye verilmesi kararlaştırılan 3. kat 14 nolu dairenin kendisine verileceği yönünde anlaşma yapıldığı, kooperatif karar defterinin 15/08/1997 tarih 26 sayılı kararı ile bu anlaşmanın resmileştirildiği, ancak davacıya teslim edilmesi gereken dairenin teslim edilmediği, bedelinin de ödenmediği gerekçesi ile, dava konusu taşınmazın 2011 yılı itibariyle değeri olan 169.155TL’nin sebepsiz zenginleşme tarihinden (15.08.1997) itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; 1- Somut olayda; davacı, davalı kooperatiften davaya konu 14 no.lu bağımsız bölümü harici sözleşme ile satın almış, bu sözleşme kooperatif karar defterinin 15/08/1997 tarih 26 sayılı genel kurul kararı ile kararı ile resmileşmiş, ne var ki davalı kooperatifin anılan taşınmazı davacıya teslim etmemesi neticesinde davacının davalı kooperatif aleyhine açtığı, 25.02.2004 tarihli mülkiyetin tespiti ve tescil istemli davada mahkemece; davanın reddine karar verilmiş, hüküm 07.06.2009 tarihinde kesinleşmiştir. Mülkiyetin tespiti ve tescil davasının kesinleşme tarihinde edimin ifası imkansız hale geldiği, davacının zararının da edimin ifasının imkansız hale geldiği tarihte dava konusu taşınmazın rayiç değeri olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece; mülkiyetin tespiti ve tescil davasının kesinleştiği tarih itibariyle davaya konu taşınmazın zapt edilen kısmının rayiç değerinin konusunda uzman bir bilirkişi heyeti ile tespit edilerek bu miktarın tahsiline karar verilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek yanlış değerlendirme ile taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.2- 818 sayılı BK'nun 101.maddesinde "Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla mütemerrit olur" hükmü getirilmiştir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun 117.maddesinde bu hüküm ''Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer'' şeklinde düzenlenmiştir. Temerrüt, ya bir ihtar ile ya da dava açılması vs. suretiyle gerçekleşir.Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre; borçludan faiz talep edilebilmesi için zenginleşenin iyiniyetli ya da kötüniyetli olduğuna bakılmadan bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur. İade talebinde bulunulmadan temerrüt faizi işlemez.Somut olayda; dava açılmadan evvel davalının temerrüde düşürüldüğü iddia ve ispat edilmemiş olmasına rağmen, mahkemece dava ve ıslah tarihlerinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile, ödeme tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.