MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki harici taşınmaz satım sözleşmesine dayalı sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin ... Kasabası, ... mevkinde bulunan 4.702.50 m2lik taşınmazı, davalı Belediyeden 1976 yılında ihale yoluyla 55.565.92 TL bedel ile satın aldığı, bahse konu taşınmaz üzerindeki zilyetliğinin 2012 yılına kadar devam ettirdiğini, 2012 yılında dava konusu taşınmazın baraj gölü altında kalması sebebiyle zilyetliğinin ortadan kalktığını, dava konusu taşınmaz ile aynı yerde bulunan tapulu arazi maliklerinin taşınmazlarının baraj gölü altında kalması sebebiyle kamulaştırma bedelini aldıklarını, davacının ise bu yerin tapusunu alamadığı için kamulaştırma bedelini de alamadığını, bunun üzerine harici satış sözleşmesine dayanarak, müvekkili tarafından davalı aleyhine açılan ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/168 esas sayılı tapu iptal ve tescil davasında taşınmazın müvekkilinin adına tescilinin istendiği ancak bahse konu taşınmazın Tavas -Yenidere barajı göl sahası içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup kazandırıcı zamanaşımıyla kazanılmayacağından bahisle davanın reddedildiği ve Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 26.04.2012 tarih, 2011/7101 esas, 2012/3403 sayılı kararı ile onandığı, kararın 22.06.2012 tarihinde kesinleştiğini, bahse konu taşınmazın tapu kaydının davacı adına tescili sağlanamadığından davacının davalıya yapmış olduğu 55.565.92 TL ödeme nedeniyle uğramış olduğu zararın tanziminin gerektiğinden, ödenen bedelin dava tarihinde ulaşacağı değerin denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplanması gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalıdan haksız iktisabı nedeni ile şimdilik 15.0000 TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, öncelikle işlem tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan zamanaşımı yönünden davanın reddini yine dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle güncellenmiş değerinin istenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,dava konusu taşınmazın 1976 yılında davacıya teslim edildiğini, davacının otuz dört yıldır taşınmazı kullandığını belirterek, mahkemece bedel iadesine karar verilecek ise davacının kullanım bedelinin de tespit edilerek, davacının alacağından mahsup edilmesini istemiştir.Mahkemece; davanın kabulü ile 15000 TL nin dava tarihinden itibaren, 8.512,50 TL nin ıslah tarihi olan 29/08/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Taraflar arasında imzalanan 1976 tarihli sözleşme, tapulu taşınmaza ilişkin olmasına rağmen, resmi biçimde yapılmadığından geçersizdir. (TMK.md.706, MK. md.634, BK.213, T.Kanunu md.26). Bu nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda davacı; bu geçersiz sözleşme nedeniyle, davalıya verdiği bedeli ancak, sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir.Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın, işçi ücretlerindeki artış ve döviz kurlarındaki artış ortalamaları gözönünde tutulmalıdır.Taraflar arasında yapılmış olan harici satış sözleşmesinİ dayanak yaparak davacı ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/168 esas sayılı dava dosyası ile tapu iptal ve tescil davası açmış, davanın reddine karar verilmiş ve karar Yargıtay incelemesi neticesinde 22.06.2012 tarihinde kesinleşmiştir.Mahkemece; 16.07.1975 ve 30.09.1975 tarihinde ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği 22.06.2012 tarihi itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir. Oysa somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ifanın imkansız hale geldiği (Davacının ... Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tapu iptal ve tescil davasında verilen red kararının kesinleştiği ) 22.06.2012 Tarihi itibariyle güncellenmiş değerin hesaplanması yapılırken, yukarıda anlatılan şekilde yapılan değerlendirme hükme esas alınması gerekirken, salt işçi ücretlerindeki artışların dikkate alınarak hesap edilen güncellenmiş değeri esas alan bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. Bu nedenle, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK'nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.