Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11634 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8704 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı dava dilekçesinde; tarafların .... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 26.10.2011 tarihli karar ile boşandıklarını ve kararının kesinleştiğini, düğün töreni sırasında davacıya takılan ziynet eşyalarının muhafaza edilmek üzere her iki tarafça müşterek olarak kiralanan banka kasasına konulduğunu, taraflar arasındaki anlaşmazlığın artması üzerine müvekkillinin evden ayrılmak zorunda kaldığını, bir süre sonra davacının banka şubesine gidip kasayı açtırdığında tüm ziynet eşyalarının davalı tarafça alınmış olduğunu gördüğünü belirterek, nitelikleri itibari ile tek tek sayılın ziynet eşyalarının aynen davacıya iadesine, bunun mümkün olmaması halinde teslime icbar edileceği tarihteki rayiç değerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların düğün töreninde davacının talep etmiş olduğu kadar ziynet eşyası takılmadığını, davacının bazı ziynet eşyalarını günlük olarak yada bazı özel törenlerde kullandığını 2008 yılında tarafların birlikte banka kasası kiraladıklarını ve davacının günlük olarak kullanmak istedikleri altınlar (altın set, yüzükler, 2-4 bilezik) dışındaki diğer ziynet eşyalarının kasaya konulduğunu, aile içi huzursuzluklar artınca tarafların 13.10.2010 tarihinde birlikte kasayı açtıklarını ve davacının kasada bulunan diğer bileziklerini de aldığını, o tarih itibari ile kasada 17 adet çeyrek altın, 2 tane yarım altın, 2 tane de düz ince bilezik kaldığını, davacının tüm eşyalarını toplayarak gizlice evden ayrılması üzerine sinirlenen davalının banka kasasında kalan bu ziynet eşyalarını aldığını, bunlardan 17 adet çeyrek ve 2 yarım altının düğünde davalıya takıldığını ve ona ait olduğunu, belirterek, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, "Dinlenen tanık beyanları ve kiralık kasa ziyaret bilgileri kasanın en son davalı tarafından 06.01.2011 tarihinde ziyaret edildiğini göstermektedir. Gerek tanık beyanları gerekse davalı vekilinin 25.01.2013 tarihli cevap dilekçesindeki beyanları nazara alındığında hükme yeterli denetime elverişli bilirkişi raporu doğrultusunda karar vermek gerekmiştir" gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 18.262,00.-TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dava; öncelikle ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde ise bedellerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Kadına ait ziynetler, koca tarafından bozdurulup, değişik amaçlarla harcanmış olabilir. Bu durumda, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığının, davalı yanca kanıtlanması halinde, davalı koca ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur.Ziynet eşyaları yönünden olağan olan, bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Ziynet eşyalarının davalı kocanın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağana ters düşer. Ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür.Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. (TMK m. 6) İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK m.190) İspat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.Somut olayda, davacı; düğünde takılan ziynet eşyalarının ortak olarak kiralanan banka kasasında bulunduğunu, evden ayrılırken bu eşyaları alamadığını ve bu kasanın davalı tarafça boşaltıldığını iddia etmiş, buna karşılık davalı ise, davacının günlük olarak ya da özel günlerde kullandığı bazı ziynet eşyalarının kasaya konulmadığını, bunların davacı tarafça götürüldüğünü, kasada bulunan ziynet eşyalarından yalnızca 2 adet bileziğin kendisinde bulunduğunu savunmuştur. Dinlenen davalı tanıkları da beyanlarında davacının bir kısım ziynet eşyalarını günlük olarak ya da bazı özel törenlerde kullandığını, zaman zaman üzerinde bu takıları gördüklerini beyan etmişlerdir. Görüldüğü üzere; davalı tanıkları, bir kısım ziynet eşyalarının davacının kullanımında olduğunu belirtmişlerdir.Bu durumda mahkemece, davalının, davacının bir kısım ziynet eşyalarını günlük olarak kullandığına ve eşyaların davacının tasarrufunda bulunduğuna yönelik savunması üzerinde durularak, bu hususta tüm deliller değerlendirilmek sureti ile gerekli inceleme ve araştırma yapılıp, sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bunun yanında, HUMK.'nun 74. maddesi (6100 sayılı HMK'nun 26. maddesi) gereğince, hakim, iki tarafın iddia ve savunmalarıyla bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.Somut olayda davacı, dava dilekçesinde açıkladığı ziynet eşyalarının aynen iadesini, bunun mümkün olmaması halinde teslime icbar edileceği tarihteki rayiç değerinin davalıdan tahsilini talep etmiş, ancak faiz talebinde bulunmamıştır. Buna göre, davacının talebi olmaksızın mahkemece, kabul edilen ziynet aşyası bedelinin yasal faizi ile birlikte davacıya iadesine karar verilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.