Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11629 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13068 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK(AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasındaki nafaka davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacının beyanlarına göre davacının geçimsiz biri olduğunu, uzun süredir davacı ile ilgilenmediğini ve evin giderlerini karşılamadığını, hatta zaman zaman davacıyı eve almadığını belirterek, davacı için aylık 400 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili duruşmadaki beyanında; müvekkilinin mecburen davalı ile aynı evde yaşadığını belirtmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; davacı eşi ile aynı evde birlikte yaşadıklarını, davacının her türlü ihtiyacını karşıladığını ve evin tüm geçimini kendisinin sağladığını belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacı için aylık 250 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.Dava, ayrı yaşamakta haklılık iddiasına dayalı tedbir nafakası istemine ilişkindir. 4721 sayılı MK.nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır.Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır.Buna göre davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve "ayrı yaşamada haklılık" olgusunun kanıtlanması gerekir.Somut olayda; davacı ayrı yaşamada haklı olduğunun ispatı hususunda tanık deliline başvurmuş, dinlenen davacı tanığı beyanında, tarafların aile yaşantısını bilmediğini, bir gün davacının evine giremediğini gördüğünü, davacının bir süre beklediğini, sonrasında polislerin geldiğini, polisler kapıyı açıp seslendiklerinde davalının aslında evde olduğunun anlaşıldığını, başkaca bir bilgisinin olmadığını belirtmiştir. Dinlenen davalı tanıklarından ... (davacının kardeşi) ise tarafların halen aynı evde yaşadıklarını, davalının evine baktığını ve evin her türlü ihtiyacını karşıladığını beyan etmiştir. TMK.nun 6.maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”Buna göre dosya kapsamı, taraf ve tanık beyanlarına göre, davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu iddiasını ispat edemediği sabittir.O halde mahkemece, ayrı yaşamada haklı olduğu iddiasını ispat edemeyen davacının tedbir nafakası isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisiisabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.