MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasındaki ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 02/02/2016 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi. Karşı taraf davalılar vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı ...'ın evlilikleri sonucu çeyiz eşya senedi düzenlendiğini, söz konusu senedin davalıların bağışladıkları ve bağışlamayı taahhüt ettikleri eşyaları kapsadığını, söz konusu senedi davalılar ... ve ....'ın taahhüt edip imzaladıklarını, bu nedenlerle müvekkile ait olduğu belirtilen eşyalardan ziynet eşyalarının dava tarihi itibariyle uzman bir bilirkişi marifetiyle tespit edilerek rayiç bedellerinin yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasını talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacının düğünde takılan ziynet eşyalarının yanı sıra tüm ortak eşyaları alarak evi terk ettiğini, davacının mihir senedinde belirtilen eşyaları ve ziynetleri getirip teslim etmediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; davacı vekilinin 08.01.2015 tarihli dilekçesinde de bu davadaki taleplerin düğünde takılan altınlar olmadığını, mihir eşya senedinde davacıya bağışlanmış olan altınların aynen iadesi mümkün değilse bedellerinin ödenmesi olduğu, bağışlanan bu altınların ise davalı tarafından müvekkile alınmaması olduğu hususunu belirttiğini, kural olarak evden cebir ve şiddet zoruyla ayrılmayan kadının ziynet eşyalarının kendi üzerinde olduğu ve götürdüğünün kabulü gerektiği, davacı tarafından davalılarca cebir ve şiddet yoluyla evden atıldığı iddia ve ispat edilmediği gibi düğünde takılan altınların da talep edilmediği sadece mihir senedinde yazılı ziynet eşyalarının davacıya alınmadığından bahisle aynen iade ya da bedellerinin talep edildiği, 07.07.2008 tarihli mehir senedi incelendiğinde, bu eşyaların ....'ın evlenmekle babası evinden getirdiği ve ileride bir anlaşmazlık meydana geldiğinde yazılı bulunan mihir eşyalarının piyasa fiyatına göre aynen iade edileceği hususunun yazılı olduğu ancak davacı vekilinin beyanları ve tanık anlatımlarından davacı ...'in evlenirken bu eşya ve altınları babaevinden getirmediği, bu ziynetlerin davalılarca hiç malik olunmadığı dolayısıyla davacının senede bağlı bir ziynet alacağının da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosya kapsamı itibariyle davacı ile davalılardan ....'ın evlenmeleri sırasında 07.07.2008 tarihli “mihir eşya senedi” başlıklı bir belge düzenlenmiş, bu senette" 25 kalem ve 120.442 YTL tutarındaki mihir eşyasını ...'ın ... ile evlenmekle babası evinden getirdiği ve ileride taraflar arasında herhangi bir ayrılık zuhur ettiğinde yukarıda yazılı bulunan mihir eşyalarını piyasa fiyatına göre aynen iade edileceği"nin yazıldığı , 2. sayfada ise " Senette yazılı olan mihir eşya senedinin herhangi bir durumda yüzde elli %50 oranında paylaşım yapılacaktır" yazıldığı ve altının ... tarafından imzalandığı görülmüştür. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun “İspat Yükü” başlıklı 6.maddesinde; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.6100 sayılı HMK m.189/3 maddesi(1086 sayılı HUMK mad. 287) "Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususla, başka delillerle ispat olunamaz " hükmünü amirdir. Aynı Kanunun m.200/I maddesi " senetle ispat" (1086 sayılı HUMK mad. 288) ve 200/II (1086 sayılı HUMK mad. 289) maddesinde de “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir. Yine Aynı Kanunun m.201 maddesinde de (1086 sayılı HUMK mad. 290); "Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler … liradan az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz." denilmekte; 203.maddesinde de (1086 sayılı HUMK mad. 293); "senetle ispat zorunluluğunun istisnaları" düzenlenmiş ve hangi hallerde tanık dinlenebileceği belirtilmiştir. Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def'i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, m.201'deki meblağdan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da m.203’de belirtilmiştir. Bunun yanında, 18.03.1959 gün ve 18/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, tanıkla kanıtlama yasağı, yalan tanıklığı önleme ve davada tarafların çıkarlarını koruma amacına yöneliktir. Değeri belli miktarı aşan hukuki işlerin tanıkla kanıtlanması yasağına ilişkin ilkeler, kamu düzeni düşüncesiyle yasaya konulmuş hükümlerden değildir. Ancak, yazılı sözleşme ile ya da duruşma tutanağında usulüne uygun olarak belgelendirilmiş ikrar ile anlaşılan açık bir muvafakat bulunduğu takdirde sadece belli tanıklar dinlenebilir. Somut olay bu ilke ve kavramlar ışığında değerlendirildiğinde:Eldeki dava mehir senedinden dolayı ziynet eşyalarının bedellerinin tahsili istemine ilişkin olduğuna göre, konunun ispat hukuku açısından ve yukarıdaki açıklamaların ışığında ele alınması gerekir.Dava konusu mihir eşyaları taraflar arasında senede bağlanmış olup davalıları bağlar. Dolayısıyla davalılar senette belirtilen yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispatlamak zorundadır. Senet gereğinin yerine getirildiği konusunda tanık dinlenmesi ve tanık beyanlarının hükme esas alınması mümkün değildir. Senette eşyaların davacı tarafından getirildiği, taraflar arasında herhangi bir ayrılık zuhur ettiğinde mihir eşyalarını piyasa fiyatına göre aynen iade edileceği kararlaştırıldığından davalıların sözleşmeye aykırı davranmaları halinde bunların iadesinden ya da bedellerinden sorumlu tutulmaları gerekir.Mahkemece; uyuşmazlıkta ispat külfetinin davalı tarafta olduğu gözetilmeksizin, davacı ...'in evlenirken bu eşya ve altınları babaevinden getirmediği, bu ziynetlerin davalılarca hiç malik olunmadığı, dolayısıyla davacının senede bağlı bir ziynet alacağının da bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Hal böyle olunca, mahkemece; mihir eşya senedi başlıklı belgenin 1. ve 2. sayfasında yazılı tüm hususlar değerlendirilerek, ispat külfetinin davalılarda olduğu kabul edilerek, sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.350 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.