Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1153 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8913 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 02.02.2016 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden davacı vekili Av. ... geldi. Karşı taraf adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili davacı ile davalının, birlikte inşaat yapıp satarak, elde edilecek gelirin paylaşılması hususunda, 21.07.2001 tarihli ortaklık sözleşmesi imzaladıklarını; bu bağlamda, davalıya, (arsa payı karşılığında) 45.000 TL nakit ödendiğini; giderlerin ortak karşılanması kararlaştırıldığından; davacı tarafından 100.000 TL'nin de inşaat yapımına sermaye olarak konulduğunu; inşaatın yapılıp bitirildiğini; yapılan tespitte satım sonucu müvekkilinin yaklaşık 155.684 TL alacağı bulunduğunun anlaşıldığını belirterek; açıklanan nedenle, 45.000 TL sermayenin inşaat bitim tarihinden itibaren hesaplanacak reeskont faiziyle birlikte olmak üzere, fazlaya ilişkin hak saklı tutularak, toplam 155.684 TL'nin faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ödediği miktarın, 01.04.2005 tarihi itibariyle 37.776.50 TL olduğunu; bu ödemelerin, sadece, inşaat malzeme ve diğer giderler için yapıldığını; 45.000 TL olarak kararlaştırılan arsa payının ödenmediğini; yapılan 11 dairelik inşaatla ilgili ise, davacının hiç bir ödemesinin bulunmadığını ve bu inşaatta ortaklık payının olmadığını; ortaklığın 2006 yılında sonlandırıldığını; 05.05.2009 tarihine kadar davacıya yapılan ödemelerin 100.000 TL olduğunu; davacının bir alacağının bulunmadığını savunup; davanın reddini istemiştir. Mahkemece; bilirkişi raporuna göre, davacının bir alacağının bulunmadığı anlaşıldığından; davanın reddine karar verilmiş; hükmün, davacı vekili tarafından temyizi üzerine; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 20.11.2012 tarih ve 212/3838-8163 sayılı ilamı ile;"Dava adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir.Çözümü ancak özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi oy ve görüşünün alınmasına karar verilebilir. Hakim, bilirkişi raporunu yeterli görmezse bilirkişiden ek rapor alabileceği gibi, gerçeğin ortaya çıkması için yeni bir bilirkişi incelemesi de yaptırabilir. Bilirkişi raporuna itiraz edilmesi halinde, itirazların yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi de özel ve teknik bir bilgiyi gerektireceğinden hakim itirazı kendisi değerlendiremez ve ek rapor almadan veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmadan hüküm veremez....Hal böyle olunca mahkemece az yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak dosya konusunda uzman yeni bir bilirkişi kuruluna verilerek davacı tarafın itirazlarını da karşılar şekilde bilirkişiden yeterli ve denetime açık rapor alınmalı, bilirkişi kuruluna dava konusu inşaatın mimari ve mühendislik teknik özelliklerine göre (gerekirse yerinde inceleme yapılmak suretiyle) inşaat m2 maliyet bedeli yönünden hangi yapı sınıfı içerisinde (4A ya da 3B) bulunduğu açıklattırılmalı, yine dairelerin satış tarihi itibariyle gerçek rayiç değerlerinin belirlenmesi istenilmeli ve davanın niteliğine göre rayiç değerin tapu kaydında resmi satış bedeli olarak gösterilen değerden daha az olamayacağı bilirkişi kuruluna da hatırlatılmalı, daha sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir." gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.Mahkemece, bozmaya uyulmuş yeniden yapılan yargılama sonucunda; 12.12.2013 tarihli karar ile davacının davasının kısmen kabul-kısmen reddi ile; 147.804,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin isteminin reddine karar verilmiş, hükmün davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 01.07.2014 tarih ve 2014/5440 Esas-2014/10739 Karar sayılı ilamı ile "...sair temyiz itirazlarının reddi ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının yaptığı ödemelerle ilgili dayanılan, 01.04.2005 tarihli, müşterek imzalı hesap görme (A-1) belgesinde; davacının yaptığı ödemeler 37.776 TL olarak belirtilmiş, aynı şekilde davalının yaptığı ödemelerin de 41.456,50 TL +1.500 TL olduğu belirtilmiş bulunmaktadır. Mahkemece, davalının yaptığı bu ödemelerin, yapılan alacak hesabında gözetilmesi zorunludur. Zira, davacının yaptığı ödemelerin kabul edilip, davalının yaptığı ödemelerin ise, kabul görmemesi hakkaniyete aykırıdır. Bundan ayrı, davalının kendisine ait inşaat kalıplarını, ortak yapılan inşaatta kullandığı hususunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Kalıpların bu kullanımının karşılığıda, bozmadan önceki bilirkişi raporunda 11.310 TL olarak belirlenmiştir. O halde, mahkemece; belirlenen bu miktar, ortaklığa davalı tarafından yapılan harcama olarak kabul edilmeli ve değerlendirme buna göre yapılmalıdır. Mahkemece, bu yönlerde yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...." gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece; Bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; alınan ek rapor doğrultusunda, davanın kısmen kabulü ile 56.421,75 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyulmuş ise de; bozma ilamı doğrultusunda hüküm tesis edilmemiştir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda; ortaklığa konu dairelerin dava tarihi itibari ile satış değerlerinden inşaatın toplam maliyeti düşülerek 276.605,00 TL olarak belirlenen kar payından davacı tarafından yapılan 109.495,00 TL katkı payı ve davalı tarafından yapılan 54.266,50 TL katkı payı düşülerek ortaklığın net karı 112.843,50 TL olarak belirlenmiş ve bu miktarın 1/2'si olan 56.421,75 TL davacının payı olarak belirlenmiştir. Ancak, bilirkişi raporunda yapılan hesaplama doğru görülmemiştir. Bozmadan önce bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan ve hükme esas alınan raporlarda davacının, davalıdan ortaklıktan kaynaklı 147.804,00 TL alacağının bulunduğunun tespit edildiği anlaşıldığından bu miktardan davalının yapmış olduğu toplam 54.266,50TL harcamanın düşülerek davacının alacağı olan 93.537,50 TL üzerinden hüküm tesisi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.350 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.