MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki vasiyetnamenin tenfizi ve karşı dava olan vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkisi ile birleşen müdahalenin meni ve ecrimisil davalarının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve karşı dava ile birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar (karşı davalılar) – birleşen davada davalılar vekili ile davalı (karşı davacı) – birleşen dosyada davacı ... tarafından istenilmekle daha önceden belirlenen 02.02.2016 duruşma günü için tebligat üzerine temyiz eden davacılar (karşı davalılar) – birleşen davada davalılar vekili Av. ... ile davalı (karşı davacı) – birleşen dosyada davacı ... geldi. Diğer davalılar gelmedi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra, işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacılar vekili dilekçesinde; müteveffa ...'ın .... Noterliğinde 26.04.2006 tarihinde düzenlediği vasiyetnamesi ile; 107 ada 58 parsel sayılı taşınmazı müvekkili ...'e, 107 ada 16 parsel sayılı taşınmazı da diğer müvekkili ...'e vasiyet ettiğini; ölümü ile mirasçısı olan davalılardan ...'nın babasından kalan malları satmak için Tapu Sicil Müdürlüğüne müracaat ettiğini ileri sürerek; vasiyetnamenin tenfizini talep etmiştir.Davalılar(karşı davacılar) vekili cevap dilekçesinde, vasiyetnamenin henüz açılmadığını, bu şekliyle vasiyetnameyi kabul etmediklerini; davanın reddine karar verilmesini istemiş, karşı dava dilekçesinde ise; vasiyetçinin düzenleme tarihinde fiil ehliyetine haiz olmadığını, hile ve korkutma ile işlemin yapıldığını, ayrıca vasiyetnamenin şekil şartlarına da uygun düzenlenmediği gibi muvazaalı olduğunu iddia ederek; vasiyetnamenin iptaline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiştir. Birleşen davada ise, davacı ...; vasiyete konu taşınmazların davalılarca haksız kullanıldığını ileri sürerek; men'i müdahale ve ecrimisil talebinde bulunmuştur.Mahkemece; mirasbırakana vasi tayini için açılan 2004/476 Esas sayılı davanın vasi tayinine yer olmadığı gerekçesiyle reddedildiği, aynı davada mirasbırakanın kızı olan .... ile aralarında husumet bulunduğunu beyan ettiği, ayrıca davacı ...'nın şikayeti üzerine yapılan soruşturmalarda verilmiş olan takipsizlik kararları gözönünde bulundurulduğunda mirasbırakanın vasiyetnameyi düzenlediği tarihte fiil ehliyetinin yerinde olduğu, yine işlemin tek taraflı olması nedeni ile muvazaa iddiasının dinlenemeyeceği, noterde düzenleme şeklinde yapılan vasiyetnamenin şekil şartlarına uygun olduğu, vasiyetnamenin hile ve korkutma ile düzenlendiği iddiasının ise ispatlanamadığı gerekçesiyle; asıl davanın kabulüne, karşı dava ile birleşen davanın reddine dair verilen hüküm, davalı (karşı davacı) – birleşen dosyada davacı ... tarafından temyiz edilmiş ve Dairemizin 01.07.2014 günlü ve 2014/5633 E. 2014/10743 K. sayılı ilamı ile;(...Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak, davada; 26.04.2006 tarihli vasiyetnamenin tenfizi ile vasiyetnameye konu taşınmazların; lehine mal vasiyet edilenler adına tescili istenilmektedir.TMK'nun 600.maddesi; "Vasiyet alacaklısı, vasiyeti yerine getirme görevlisi varsa ona; yoksa yasal veya atanmış mirasçılara karşı kişisel bir istem hakkına sahip olur.Bu alacak, tasarruftan aksi anlaşılmıyorsa vasiyet yükümlüsünün mirası kabul etmesi veya red hakkının düşmesiyle muaccel olur.Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı, vasiyet edilen malın teslimini veya hakkın devrini; vasiyet konusu bir davranış ise, bunun yerine getirilmemesinden doğan zararın giderilmesini dava edebilir." hükmüne amirdir. Davaya konu vasiyetnamenin açılıp okunması ile ilgili, iş bu davadan önce Sulh Hukuk Mahkemesinde açılmış bir dava bulunmamaktadır. Vasiyet alacaklısı, mirasçı değil; kişisel bir istem hakkı sahibidir. Bu hakkı, (alacak muaccel olmadan) vasiyetname açılıp okunmadan kullanamaz. Bu durumda, vasiyetin yerine getirilmesi de istenemez.O halde, mahkemece; dava açma şartı henüz gerçekleşmediği nedeniyle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Karşı davada ise davacı; vasiyetçinin vasiyetnameyi düzenlediği tarihte fiil ehliyetine sahip olmadığını ileri sürmüştür. Fiil ehliyeti yokluğu; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hâkimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir. Hele fiil ehliyetinin nisbi bir kavram olması, kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kuruluşu olan Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da zorunlu kılmaktadır. Esasen TMK. nun 409/2. maddesinde de, akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır.Şu durumda, ehliyetsiz olduğu ileri sürülen mirasbırakanın vasiyetname tarihine yakın günlerde ve sonrasında tedavi görüp görmediği hususunda tarafların bilgisine başvurularak varsa doktor raporları, hasta müşahede kâğıtları ve film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi, sonrasında işlem tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetinin olup olmadığının tesbiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınması ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak davanın reddedilmesi doğru görülmemiştir.Bozma sebebine göre, tenkise ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik mahal olmadığı...)Gerekçesiyle bozulmuştur.Bozma ilamına uyan mahkemece; dosyaya ibraz edilenler dışında Adli Tıp Kurumunun istediği bilgi ve belgelerin bulunmadığı, esasen mirasbırakana vasi tayini için açılan 2004/476 Esas sayılı davanın vasi tayinine yer olmadığı gerekçesiyle reddedildiği, aynı davada mirasbırakanın kızı olan .... ile aralarında husumet bulunduğunu beyan ettiği, ayrıca davacı ...'nın şikayeti üzerine yapılan soruşturmalarda verilmiş olan takipsizlik kararları göz önünde bulundurulduğunda mirasbırakanın vasiyetnameyi düzenlediği tarihte fiil ehliyetinin yerinde olduğu gerekçesiyle; asıl ve karşı dava ile birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar (karşı davalılar)–birleşen davada davalılar vekili ile davalı (karşı davacı) – birleşen dosyada davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince asıl davanın reddine karar verilmiş olmasına ve özellikle bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan birleşen davanın reddine ilişkin hükmün kesinleşmiş olmasına göre; davacılar (karşı davalılar)–birleşen davada davalılar vekilinin tüm, davalı (karşı davacı) – birleşen dosyada davacı ...'in ise sair temyiz itirazları yerinde değildir.Somut olayda; mahkemece, uyulan bozma ilamı doğrultusunda mirasbırakana ait tedavi evrakları getirtilmiş ve rapor düzenlenmesi için Adli Tıp Kurumuna gönderilmiştir. Ancak görüşüne başvurulan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 4. İhtisas Dairesi, düzenlediği 19.01.2015 tarihli ön rapor ile mirasbırakanın vasiyetname tarihine yakın günlerde özel doktorlar da dahil olmak üzere tedavi görüp görmediğinin taraflardan da sorulmak suretiyle bir daha araştırılarak varsa bu tedavilere ilişkin tıbbi belgeler ile ölüm tutanağının gönderilmesi gerektiğini bildirerek dosyayı geri çevirmiştir. Mahkemece, ön raporda belirtilen hususlar doğrultusunda araştırma yapılmasına ve mirasbırakanın başkaca tedavi evrakının bulunmadığının belirlenmesine rağmen, dava dosyası yeniden Adli Tıp Kurumuna tevdi edilmeden, bozulan ilk karardaki gerekçelerle hüküm tesis edilmiştir.Bu nedenle, mahkemece dava dosyasının yeniden Adli Tıp Kurumuna tevdi ile mevcut delillere göre rapor aldırılması ve oluşacak sonuca göre karşı dava ile ileri sürülen vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkis istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, uyulan bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmeden, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ. Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı (karşı davacı) – birleşen dosyada davacı ...'e iadesine, 02.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.