Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11389 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17460 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ORDU 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/12/2013NUMARASI : 2013/81-2013/373Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; orman muhafaza memuru olarak görev yapan davalıya, sabit büro işlerini yürüttüğü halde 01.01.2004-31.03.2008 tarihleri arasında 3.831,23 TL seyyar görev tazminatı ödendiği, davalının İdare Mahkemesinde açtığı davada idare aleyhine karar vermesi ile kesinleşen karar uyarınca davalıdan tahsil edilen bir kısım ana para ve faizin iade edildiğini belirterek sebepsiz zenginleşme nedeniyle 3.831.23 TL'nin ödeme tarihinden faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevabında; zamanaşımı ve kesin hüküm itirazında bulunmuş, seyyar görev tazminatı için taşıt görev emrinde isminin yazılı olmasının zorunlu unsur olmadığını, görevinin sabit bir görev olmakla birlikte, şube müdürünün bilgisi dahilinde av koruma faaliyetlerine katılan ve fiilen görev yapmakla bu tazminatı hak eden müvekkiline yönelik davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; İdare Mahkemesinin kesinleşen ilamında davalının hilesinin veya gerçeğe aykırı beyanının ispatlanamadığı hususu tespit edildiğinden bu Durumun davalı lehine güçlü delil teşkil ettiği, dolayısıyla yapılan ödemelerin usul ve mevzuata uygun olduğu, iadesinin gerekmediği gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü davacı vekili temyiz etmektedir.Somut olayda; davalı tarafından, İdare aleyhine davalıya ödenen 3.831.23 TL seyyar görev tazminatının maaşından kesinti yapılmak suretiyle tahsile başlanması üzerine, kesinti yapılmasına son verilerek yapılan kesintilerin iadesi başvurusunun reddine dair 28.05.2010 tarihli idare işleminin ve çıkarılan kişi borcunun iptali ile maaşında yapılan kesintilerin iadesine ilişkin açılan davada; işlemin, kesintinin durdurulması isteminin reddine ilişkin kısmının iptaline, kesintilerin iadesinin reddine ilişkin işlemin 06.03.2010 tarihinde (60 günlük süre içindeki) sonraki kesintiler yönünden iptaline ve iade isteminin bu tarihten sonraki kesintiler yönünden kabulüne, bu tarihten önceki kesintiler yönünden kesintilerin iadesi talebi ile davacı adına çıkartılan kişi borcu iptali talebinin ise, süre aşımı yönünden reddine dair verilen ve kesinleşen karar üzerine idarece toplam 2.977.62 TL'nin iadesi yapılarak, sebepsiz zenginleşen davalıdan 3.831.23 TL tahsili istenmiştir.Dava konusu fazla ödemenin idarenin bir şart tasarrufuna dayanmadığı salt hatalı ödemeden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.TBK. m.77/1'e göre; zenginleşen başkasının malvarlığından veya emeğinden haklı bir sebep olmaksızın elde ettiği zenginleşmeyi geri vermek zorundadır. Geri verme borcunun konusu ve kapsamı; TBK. m. 79 ve 80'de "aynen geri verme ilkesi"ne göre düzenlenmiştir.Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır.Borç olmayanı rızası ile ödeyen kimse yanlışlığa düştüğünü ispat ettiği takdirde ödediğini geri isteyebilir. Yanlışlık eda ile ilgili olup, edada bulunan da bağışlama irade ve arzusunun bulunmadığını gösteren bir yanılmadır. HGK'nun 05.12.1984 tarih ve 1982/13-387 E.-1984/997 K.sayılı kararı ile herhangi bir salt tasarrufa dayanmayan salt hatalı ödemenin idare tarafından BK'nun sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri istenebileceği açıklanmıştır.Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; ödemenin şart tasarrufa dayanmadığı gözönüne alınmak ve davacının davaya konu seyyar görev tazminatı ödemeleri nedeniyle davalıya yaptığı fazla ödeme miktarına ilişkin uzman bilirkişiden yeterli ve denetlenebilir rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis etmek olmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.