MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasındaki yoksulluk nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; tarafların 2011 yılında boşandıklarını, davacının ev hanımı olup geliri bulunmadığını, davacının bilgisizlik nedeniyle boşanma davasında yoksulluk nafakası talep etmediğini, mağdur olduğunu belirterek, davacı için aylık 750 TL nafakaya hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesinde; davacının boşanma davasında nafaka talep etmediğini, söz konusu boşanma kararının temyiz edilmeden 28.07.2011 tarihinde kesinleştiğini, bu davanın ise 26.06.2014 tarihinde açıldığını,TMK'nun 178.maddesine göre 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu ve bu nedenle zamanaşımından davanın reddi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı vekili 10.06.2015 tarihli beyan dilekçesinde; süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesindeki hususları tekrar ile bu beyanlara ek olarak 19.03.2015 tarihli dilekçelerinin süresinde olmadığının kabulü halinde zamanaşımına ilişkin savunmalarını bu dilekçe ile ıslah yolu ile ileri sürdüklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile; davacı lehine dava tarihinden itibaren aylık 400,00 TL yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; yoksuluk nafakası istemine ilişkindir.TMK. 175.maddesi hükmü gereğince; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. TMK 178.maddesine göre ise; “Evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.”Davacı; yukarıdaki yasa hükmü gereğince; boşanma nedeniyle yoksulluğa düştüğü iddiasıyla yoksulluk nafakası istemektedir.Zamanaşımı; EBK Kanununun 125 vd. maddeleri ile YBK Kanunun 146 vd. maddelerinde genel anlamı ile hükme bağlamış olup, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması nedeni ile dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Bu bakımdan zaman aşımı def'i, alacaklının alacağın borçlunun nızasına aykırı olarak dava yoluyla isteyebilme hakkını ortadan kaldıran kişisel bir savunma sebebidir.Zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle de, maddi hukuktan kaynaklanan bir defi olup; usul hukuku anlamında ise, bir savunma aracıdır. (Kuru: a.g.e., Cilt2, s.l761;Von Tuhr: Borçlar Hukuku (C.Edege Çevirisi), Ankara 1983, Cilt 1-2, s.688 vd; ...: Defi ve İtiraz Arasındaki Farklar ve ileri Sürülmesinin Hukuki Sonuçlan, EÜHF Dergisi, Cilt: III, Sayf 1, Kayseri 2008, s.255 vd.).Bu itibarla zamanaşımı def'i ileri sürüldüğünde, hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Ancak; borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi gerekmektedir.Zamanaşımı def'i HMK 'da ilk itirazlardan sayılmamış olup zamanaşımı def'inin hangi sürede ileri sürüleceği yasada açıkça düzenlenmemiştir. Bu yönden zamanaşımı def'i, tüm maddi vakıalara ilişkin beyanlarda olduğu gibi, savunmanın değiştirilmesi yasağının başladığı ana kadar ileri sürülebilir. HMK 141. maddesine göre ise savunmanın değiştirilmesi yasağı davanın yazılı ve basit yargılama usulüne tabi olmasına göre farklılık arz etmekle, yazılı yargılama usulünde savunmanın genişletilmesi yasağı ikinci cevap dilekçesi verilme süresinin dolması ile başlayacağından zamanaşımı def'i ikinci cevap dilekçesinin verilme zamanına kadar yapılabilecektir. Eğer dava basit yargılamaya tabi davalardan ise, bu davalarda cevaba cevap ve ikinci cevap söz konusu olmadığı için zamanaşımı def'inin cevap dilekçesi ile verilmesi gerekecektir. Ancak cevap dilekçesi ile böyle bir savunma yapılmaması durumunda, HMK 139/1 maddesine göre davacının ön inceleme duruşmasını takipsiz bırakması ve davalının buna rağmen davanın müracaata bırakılmasını istemek yerine, bu davayı takip edeceğini bildirerek, davaya devam yönünde alınacak kararla birlikte zamanaşımı def'inde bulunabilecektir. Eğer davalı HMK 139.maddesinde ki imkandan da yararlanmazsa davalı HMK 176 ve devamı maddelerinde düzenlenen ıslah yoluyla zamanaşımı def'inde bulunabilecektir.Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;tarafların Keşan 1.Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi'nin 01.06.2011 tarih ve 2011/137 Esas 2011/189 Karar sayılı ilamı ile boşandıkları,kararın 28.07.2011 tarihinde kesinleştiği,yoksulluk nafakası istemini içerir iş bu davanın ise 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra 26.06.2014 tarihinde açıldığı sabittir.Dava konusu ihtilaf, basit yargılama usulüne tabi davalardan olup,zamanaşımı def'inin cevap dilekçesi ile verilmesi gerekecektir. Mahkemece dava dilekçesi davalı asile 08.11.2014 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş,davalı vekili ise süresinden sonra 19.03.2015 tarihinde sunduğu cevap dilekçesi ile zamanaşımı def'ini ileri sürmüştür.Ancak davalı vekili her ne kadar cevap dilekçesini süresinden sonra ibraz etmiş ise de; 10.06.2015 tarihli beyan dilekçesi ile ıslah yolu ile zamanaşımı def'inde bulunmuş olmasına rağmen mahkemece bu hususta olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmamıştır.Hal böyle olunca mahkemece; davalı vekilinin 10.06.2015 tarihli beyan dilekçesi ile ıslah yolu ile zamanaşımı def'inde bulunduğu hususu gözetilmek suretiyle davalı vekilinin bu talebi yönünden inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.