Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11336 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 8796 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında elektrik aboneliği sözleşmesi bulunduğunu, davalı hakkında ödenmeyen elektrik faturaları nedeni ile icra takibi başlatıldığını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, davalının Eyüp 1. İcra Müdürlüğü'nün 2008/4407 esas sayılı dosyasına vaki itirazının iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili davalının, dava konusu aboneliğin tesis edildiği adresten 1991 tarihinde taşındığını ve takip konusu dönemlerdeki elektrik tüketiminden müvekkilinin sorumlu olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, abonelik tarihinde yürürlükte bulunan elektrik tarifeleri yönetmeliği hükümlerine göre, fatura borçlarının zamanında ödenmemesi halinde davacı kurumun elektriği kesmesi gerekirken kesmediği ve bu itibarla davalının sadece ödenmemiş iki adet faturadan sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne; 0.74 TL. ödenmemiş iki adet fatura bedeli, 1.54 TL. gecikme zammı, 1.18 TL. KDV olmak üzere toplam 3.46 TL'nin takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, takibe yapılan itirazın iptaline takibin yukarıdaki belirtilen tutarlar üzerinden devamına, davacı kurumun fazlaya ilişkin talebinin reddine ve toplam 3,46 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının takip ve dava konusu elektrik tüketim bedelinden sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Somut olayda; davalı, davacının elektrik abonesidir. Taraflar arasında 14/10/1990 tarihli abonelik sözleşmesi imzalanmıştır. Davacı kurum, 30.10.1998-29.09.2004 tarihleri arasında tahakkuk ettirilen elektrik tüketim fatura bedellerinden oluşan alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine takip başlatmıştır. Davalı aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden sorumludur. Davacının uzun sayılabilecek bir süre elektrik tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektriği kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etse de bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davalının beraatını gerektirmeyeceği gibi tüketim bedeli olan ana borçtan hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. Olsa olsa davalının (normal tüketim bedeli dışında) gecikme zammından kusur oranında indirim gerektirir. Aksine düşünce davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açar. Uzman bilirkişi tarafından, davalının ödemesi gereken elektrik bedelinin ilgili yönetmelik hükümlerine göre denetime elverişli bir şekilde hesaplanması gerekir. Alacaklı elektrik idaresi, elektriği zamanında kesmeyerek yasal faizin üzerinde bulunan gecikme cezasını talep etmektedir. Yönetmeliğin açık hükmüne aykırı davranarak zararın artmasına -yasal faizin üzerinde olan gecikme cezası miktarının artmasına- kendi müterafik kusuru ile yol açan idarenin bu davranışının sonucuna katlanması gerekir. Ancak, ceza miktarı indirilirken de yasa tarafından maktu olarak hiçbir ispata gerek olmaksızın varlığı kabul edilen yasal faiz oranının da dikkate alınması gerekir.Mahkemece, öncelikle faturalar ödenmediği için yönetmelik hükümlerine göre abonenin elektriğinin kesilmesi gereken tarih belirlenmeli, bu tarihe kadar işleyen gecikme zammından abonenin sorumlu olacağı, bu tarihten sonra ise, zararın artmasına elektriği zamanında kesmeyen idarenin de sebep olduğu dikkate alınarak, gecikme cezasından indirim yapılacağı düşünülmelidir. Ancak, bu yapılacak indirim sonucu istenebilecek oranın yasal faiz oranından aşağı olamayacağı göz önünde bulundurularak sonuca gidilmelidir. Zira, kanun koyucu alacağını geç alan alacaklının zararının yasal faiz kadar olduğunu kabul ederek düzenleme yapmış ve bu oranın ispatını gerekli görmediği gibi; borçluya zararın bu orandan daha az olduğunu ispat etmesi halinde yasal orandan daha düşük faiz oranından sorumlu olacağına dair bir düzenleme de getirilmemiştir.Yargılama sırasında elektrik mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 15.11.2013 tarihli bilirkişi raporunda ise, yukarıda açıklanan ilke ve esaslara aykırı olarak, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesine göre, borçlarını zamanında ödemeyen abonenin elektriğinin kurum tarafından kesilmesi gerektiği, davacı kurumun 30.11.1998 son ödeme tarihli faturanın ödenmemesi üzerine davalıya gerekli ihtaratı içerir davetiye göndermesi gerektiği, bu süre içirisinde ikinci faturanın da tahakkuk ettirilebileceği, borcun buna rağmen ödenmemesi halinde, davacı kurum tarafından elektriğin kesilmesi gerektiği, bu itibarla davalının yalnızca ilk iki fatura bedelinden sorunlu olduğu, davalının ödemesi gereken ana borcun 0,74 TL, gecikme zammının 1,54 TL, ve gecikme zammı KDV'sinin 1,18 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Bu itibarla bilirkişi raporu yukarıda ifade edilen hususları karşılar nitelikte ve yeterlilikte olmayıp, hükme esas alınabilecek nitelikte değildir. Hal böyle olunca, mahkemece; öncelikle dosyanın önceki bilirkişiler dışında başka bir bilirkişiye tevdii ile dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan tarifelerinin ilgili maddeleri uyarınca; davalının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükarda sorumlu olduğu, Yönetmelik gereğince elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davacının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davacı için gecikme zammından (en fazla yasal faize kadar) indirim sağlayacağı nazara alınıp, gecikme zammına ilişkin yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.