MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili davacının, davalı kurumun 700043 numaralı atık su abonesi olduğunu, müvekkilinin ticari işletmesinin bulunduğu mevkiide temiz ve atık su şebekesi olmadığından, kendi imkanları ile elde ettiği doğal kaynak suyunu yine kendi açtırdığı foseptik çukurunda biriktirdiğini ve buradaki suyu ücretini ödemek sureti ile davalıdan temin ettiği vidanjör ile boşalttığını, müvekkilinin davalı kuruma ait şebekeyi kullanmamasına rağmen davalı tarafından müvekkiline tahakkuk ettirilen faturalarda haksız olarak tamir ücreti, şebeke katılım ücreti ve kirlilik önleme payı tahsil ediliğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, bu şekilde tahsil edilen bedellerin geçmişe yönelik 5 yıllık kısmının şimdilik 100.00 TL olarak ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; tahsil edilen bedellerin yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davanın kabulüne, 47.165,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, alacağın 100,00 TL'sine dava tarihinden itibaren, 47.065,00 TL'sine ıslah tarihi olan 22/07/2014 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.Dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra, 29/08/2013 tarihinde açılmıştır.6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi'nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.6335 Sayılı Kanun'un 2.maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununun 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re'sen incelenir. Taraflar arasında işyeri aboneliği sözleşmesi bulunduğu, davalı şirketin (satıcı), davacı(abone)nın atıksu Abonesi olduğu dolayısıyla tüketici olmayan davacı ile davalı şirket arasındaki uyuşmazlığın 4077 sayılı Kanun kapsamında kalmadığı anlaşılmaktadır. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasında davacının ticari işletmesine ilişkin olarak atık su aboneliği sözleşmesi bulunduğu, her iki tarafın da tacir olduğu göz önüne alındığında uyuşmazlığın iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın çözümü asliye ticaret mahkemelerinin görevi içerisindedir.Hal böyle olunca, mahkemece; davanın ticari dava olarak kabulü ile uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esası hakkında yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.