Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11306 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15960 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İSKENDERUN 1. ASLİYE HUKUK(TÜKETİCİ) MAHKEMESİTARİHİ : 14/11/2012NUMARASI : 2011/807-2012/339Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesinde; davalının mesken abonesi olduğunu, kullanılan elektrik bedelininin tahsili için başlatılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, cevap dilekçesinde; dava konusu yeri dava dışı üçüncü kişiye sattığını, söz konusu yerde elektrik tüketmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13.Hukuk Dairesi'nin 04.05.2011 tarih ve 2010/16304-2011/7163 E.K.sayılı ilamı ile "Mahkemece, davalının 6111 sayılı yasadan yararlanmak için davacı idareye müracaat edip etmediğinin belirlenmesi gerektiği, yasanın dava konusu olayda uygulanıp uygulanmayacağı yönünde araştırma ve değerlendirme yaparak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiği " belirtilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak, davanın kabulü ile itirazının iptaline karar verilmiştir.Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.Para borçlarında borçlunun borcunu vadesinde ödememesi halinde kararlaştırılan gecikme zammının aslında bir faiz olduğu kabul edilmektedir (HGK'nun 16.06.2004 gün ve 2004/19-357-360; 10.10.2012 gün ve 2012/7-502-707 sayılı kararları)Faiz bilindiği gibi; Para borçlarında borcun zamanında ödenmemesi -borçlunun temerrüde düşmesi- halinde kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüd devam ettiği sürece varlığını koruyan, alacaklının zararın varlığını ve miktarını aynı zamanda borçlunun kusurunu ispat etmek zorunda kalmaksızın borçlunun ödemek durumunda olduğu ve miktarı yasalarca belirlenmiş asgari ve maktu bir tazminattır. Temerrüt faizinin miktarı yasalarca belirlenmiş olduğundan, alacaklının bir zararının olup olmadığı veya zararın temerrüd faizi oranından daha düşük olup olmadığı tartışmalarına meydan vermeksizin, borçlunun faiz ödemeye peşinen zorlanması yargı organlarını da büyük bir yükten kurtarmakta ayrıca borçluyu zamanında ödemede bulunmaya sevk etmektedir.Borçlar Kanunun 105. maddesinde; alacaklının uğramış olduğu zararın geçmiş günler faizinden fazla olması halinde, borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararın tazmininin dahi istenebileceği hüküm altına alınmıştır. Görüldüğü gibi alacaklı geçmiş günler faizini -yasal faizi- talep ederken bir zararının varlığını ve miktarını ispat etmek zorunda değildir. Zira bu kısım yasada hüküm altına alınmıştır. Ancak zararının yasal faizden fazla olduğunu iddia ederse, bu miktarı ispat etmelidir.Somut olayda; davalı, davacının elektrik abonesidir. Davacı kurum, 23.09.1999-27.06.2002 tarihleri arasında tahakkuk ettirilen elektrik tüketim fatura bedellerinden oluşan alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine takip başlatmıştır. Davalı aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte davacı kuruma karşı müteselsilen sorumludur. Davacının uzun sayılabilecek bir süre elektrik tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik gereği elektriği kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etse de bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davalının beraatını gerektirmeyeceği gibi tüketim bedeli olan ana borçtan hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. Olsa olsa davalının (normal tüketim bedeli dışında) gecikme zammı ve işleyecek faizden kusur oranında indirim gerektirir. Aksine düşünce davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açar. Mahkemece yargılama sırasında bilgisine başvurulan avukat bilirkişinin raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Rapor düzenleyen bilirkişinin elektrik tarifeleri ve elektrik tüketim bedeli hesabı konusunda uzman olmadığı bu nedenle bilirkişi olarak dinlenemeyeceği kuşkusuzdur. Uzman bilirkişi tarafından, davalının ödemesi gereken elektrik bedelinin ilgili yönetmelik hükümlerine göre denetime elverişli bir şekilde hesaplanması gerekir. Alacaklı elektrik idaresi, elektriği zamanında kesmeyerek sözleşmede kararlaştırılan yasal faizin üzerinde bulunan gecikme cezasını talep etmektedir. Yönetmeliğin açık hükmüne aykırı davranarak zararın artmasına -yasal faizin üzerinde olan gecikme cezası miktarının artmasına- kendi müterafik kusuru ile yol açan idarenin bu davranışının sonucuna katlanması gerekir. Ancak ceza miktarı indirilirken de yasa tarafından maktu olarak hiçbir ispata gerek olmaksızın varlığı kabul edilen yasal faiz oranının da dikkate alınması gerekir. Mahkemece, öncelikle faturalar ödenmediği için yönetmelik hükümlerine göre abonenin elektriğinin kesilmesi gereken tarih belirlenmeli, bu tarihe kadar işleyen gecikme zammından abonenin sorumlu olacağı, Türk Borçlar Kanununun 88 ve 120. maddeleri de değerlendirilmek suretiyle, suretiyle alacak miktarı bulunmalı; bu tarihten sonra ise, zararın artmasına elektriği zamanında kesmeyen idarenin de sebep olduğu dikkate alınarak gecikme cezasından % 50 oranında indirim yapılacağı düşünülmelidir. Ancak bu yapılacak indirim sonucu istenebilecek oranın yasal faiz oranından aşağı olamayacağı göz önünde bulundurularak sonuca gidilmelidir. Zira kanun koyucu alacağını geç alan alacaklının zararının yasal faiz kadar olduğunu kabul ederek düzenleme yapmış ve bu oranın ispatını gerekli görmediği gibi; borçluya zararın bu orandan daha az olduğunu ispat etmesi halinde yasal orandan daha düşük faiz oranından sorumlu olacağına dair bir düzenleme de getirilmemiştir.Hal böyle olunca, mahkemece öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında elektrik tarifeleri ile tüketim hesabı konusunda uzman olan mühendis bilirkişilerin de aralarında bulunduğu üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna tevdii ile dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan tarifelerinin ilgili maddeleri uyarınca; davalının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükarda sorumlu olduğu, Yönetmelik gereğince elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi, bu tarihten sonraki dönem için ise davacının elektriği kesmemesinin müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davacı için gecikme zammı ve faizden indirim sağlayacağı nazara alınıp, faize ve gecikme zammına ilişkin yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.