Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11302 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 409 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : BİNGÖL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/10/2014NUMARASI : 2013/363-2014/684Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın ksmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı H.. A.. vekili tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 09.06.2015 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; temyiz eden taraf vekillerinden davacı vekili Av.B... H... geldi. Davalı H.. A.. ile vekili Av.A...K... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanununun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin başka bir güne bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, 13.07.2007 tarihinde belediye işhanı binasındaki 8 adet dükkanın davalı H.. A..'a ile %40 hissesini satın aldığını, taşınmazların daha önce davalı belediye tarafından ihale davalı Hüseyin ve müştereklerine satıldığını, ihalenin idare mahkemesince iptal edildiğini ve kesinleşen karar doğrultusunda yolsuz tescil haline gelen tapu kaydının iptali için davalı belediye tarafından, davacı ve dava dışı diğer malikler hakkında açılan davanın aleyhe sonuçlandığını (1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2009/867 E.-2012/95 K.) ve kararın 08.05.2013 tarihinde kesinleştiğini bu nedenle zarara uğradığını belirterek, taşınmazların rayiç değeri, tapu harçları, güçlendirme projesi, bakım tamir, tadilat ve boya masrafları mahkeme harçları, vekalet ücretleri vs. bedeller toplamı şimdilik 2.000.000 TL maddi tazminatın davalılardan dava tarıhinden itibaren ticari faizle tahsilini, bu talebin kabul görmemesi halinde denkleştirici adalet kuralına göre ödenen bedelin dava tarihi itibariyle ulaştığı değerin diğer kalemlerle birlikte tahsilini talep etmiştir.Davalı (belediye) vekili cevabında; husumet ve zamanaşımı nedeniyle davanın reddini dilemiştir.Davalı (Hüseyin) vekili cevabında; davacının iyiniyetli olmadığını, kesinleşen mahkeme kararında da bu hususun açıkça ifade edildiğini, taşınmazların resmi satış bedelinin 145.000 TL olduğunu, davacının rayiç bedel isteyemeyeceğini, davacının tahsil ettiği kira bedelleri mahsup edildiğinde müvekkiline 207.000 TL borçlu olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; belediye işhanında bulunan............................. nolu dükkanların ihale ile davalıya satıldığı, davacının davalıya satılan bu taşınmazlarının %40 hissesini aldığı, hisse satışı karşısında davalıya 500.000 TL ödemede bulunduğu, her nekadar davalının yargılamadaki yeminli beyanında “kendisine 500.000 TL tapu bedeli ödenmediğini, tapu bedeli olarak 145.000 TL ödendiğini, bunun dışında tapu bedeli ödemediğini” beyan etse de daha sonraki beyanında ilk yeminli ifadesini açıkladığı ve kendisine 500.000 TL gönderdiğini, hisse bedeli dışında 350.000 TL kira geliri olarak davacı tarafından tahsil edildiğini bu bedelin mahsubunu talep etmiş ise de, bu konuda ayrı bir dava açılmadığını, davacının iyiniyetli olmadığının kesinleşen kararla tespit edildiğini ve davacının davalıya ödediği hisse bedeli ve bu ilişki dolayısıyla yapmış olduğu 70.000 TL'nin denkleştirici adalet ilkesi gereğince, dava tarihi itibariyle ulaştığı bedele hükmedilmesi gerektiği, belediyeyi husumet yöneltilemeyeceği gerekçe gösterilerek; belediye yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, davalı H.. A.. yönünden davanın kısmen kabulü ile 1.152.159.89 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline, davalının kira bedelinin mahsup edilmesine yönelik talebi hakkında usulüne uygun açılmış dava bulunmadığından, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Hükmü taraf vekilleri temyiz etmektedir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm ve davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında sair temyiz itirazları yerinde değildir.Dava; davacının davalı Hüseyin'den satın aldığı taşınmazların tapusunun mahkeme kararı ile tapuların iptal edilmesi nedeniyle, davacının davalı Hüseyin'e ödediği hisse bedeli ve yaptığı diğer masrafların sebepsiz zenginleşme nedeniyle tahsili istemine ilişkindir.Dosyada mevcut taşınmazlara ilişkin resmi akit tablosunda davacıya satışın 13.07.2007 tarihinde gerçekleştiği, dava dilekçesinde belirtilen 7 adet taşınmazın 2/5 hissesinin toplam 126.000 TL bedelle satıldığı, dava dilekçesinde açıklanmayan .... nolu taşınmazla birlikte toplam satış bedelinin 146.000 TL olduğu anlaşılmaktadır.Davacı, taşınmazlar için 500.000 TL ödendiğini ileri sürmüş, delil olarak ise, satış tarihinden öncesine dayanan 500.000 TL'lik banka havalesine dayanmış ise de, havale dekontunda ne için gönderildiği açıklanmamıştır. Somut olayda davacı tapuda bedelin düşük gösterildiğini, ödenen bedelin yukarıda açıklandığı gibi fazla olduğunu iddia etmektedir. Ancak, hukukun temel ilkelerine göre hiç kimse kendi kusurundan yine kendi lehine sonuçlar çıkaramaz, kendi kusuru ile sebebiyet verdiği zarara katlanmak zorundadır.Davacının tapudaki bedeli düşük gösterme şeklinde gerçekleşen muvazaalı davranışından kaynaklanan zararı yine bu davranıştan kendisi lehine sonuç çıkararak davalıdan istemiş olması hukuken korunamaz. Davalının bu eylemin sonuçlarına katlanması gerekir. Diğer taraftan, kural olarak muvazaalı işlemin tarafları birbirine karşı kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunabilir, üçüncü kişilere karşı bu durumu ileri süremez ise de, somut olayda olduğu gibi “tapu da bedelin düşük gösterilmesi suretiyle yapılan muvazaa” taraflar arasındaki muvazaa niteliğinde değildir. Bu nedenle, tapuda bedelin düşük gösterilmesi suretiyle yapılan muvazaaya dayanılarak talepte bulunulması da olanaklı değildir. (HGK. 11.05.2011 gün 2011/13-173-291). Bu durum karşısında mahkemece; davacının dava konusu taşınmazlar için tapudaki resmi akit tablosunda ödemiş olduğu bedelin, ifanın imkansız hale geldiği, Bingöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2009/867-2012/95 sayılı dosyasının kesinleşme tarihi itibariyle enflasyon tüketici eşya fiyat endeksi, altın, döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün uzman bilirkişi kurulu ile belirlenmesi suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA,Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalılardan H.. A.. vekili için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılardan H.. A.. vekiline verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.