Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11290 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7081 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı, dava dilekçesinde; çocukların herbiri için 400 TL olmak üzere toplam 800 TL iştirak nafakasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı cevap dilekçesi sunmamıştır.Mahkemece çocuklar yararına 200'er TL iştirak nafakası takdir edilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Somut olayda; mahkemece davalının hangi tarihten itibaren iştirak nafakası ödeyeceği belirlenmemiştir. 28/11/1956 gün 15 E-15 K sayılı yargıtay içtihadı birleştirme kararına göre nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder. Buna göre, nafakaya dava tarihinden itibaren hükmetmek gerekirken, nafakanın hangi tarihten itibaren ödenmeye başlayacağının belirtilmemesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır. Mahkemece oluşturulan hükümde "hükmedilen nafakanın kararın kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl sonra ve devam eden yıllarda Devlet İstastik Enstitüsü tarafından açıklanan ÜFE+TÜFE toplamının yarısı oranında yıllık artışlara tabi tutulmasına" karar verilmiştir. Bu şekilde hesaplanacak bir artış oranı ile hüküm fıkrasının denetim yolunun kapalı tutulduğu ve kamu düzeninin HMUK'nun 388 ve 6100 sayılı yasanın 297.maddesine göre sistem merkezinin hukuki dinlenilme hakkına vücut veren hükmün ögelerinin ilgililerce öğrenilmesine olanak vermesini engelleyici nitelik taşıdığı görülmektedir. Sav ve savunmanın sonrasında infazda sorun yaşanmadan hüküm fıkrasında haklar setinin gösterilmesi yargı erkinin vazgeçemeyecek özelliği olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.Davacı yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği halde hükümde davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi yasa hükmüne uygun görülmemiştir. Bu bağlamda, hüküm fıkrasının belirsizliğini engelleyen haklar setinin aydınlık ve uygulanırlık içinde gösterilmesine ve vekil ile temsil ettirmeyen yan için ücreti vekaletin tayini ayrıca bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.07.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.