MAHKEMESİ : ADALAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/02/2014NUMARASI : 2010/188-2014/19Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı S.. M.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin 28/01/2010 tarihinde vefat eden Z.. K..'in kızı ve murisin tek yasal mirasçısı olduğunu, murisin ölümü ile birlikte tüm mirasın davalı C.. K..'e bırakıldığı yönündeki 17/09/1967 tarihli el yazısı vasiyetnamesinin, Adalar Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/74 Esas sayılı dosyası ile açılıp okunmuş olduğun, müvekkilinin doğumundan itibaren sürekli annesi ile birlikte yaşamış olduğunu, şu anda 52 yaşında olan ve hiç evlenmeyen müvekkilinin, ölümüne kadar annesine bakıp gözetmiş olduğunu, kendisinin her türlü ihtiyacını karşılamış olduğunu, anne kızın uzun yıllar birbirlerine destek olmuş olduklarını, hayatı paylaşmış olduklarını, dava konusu vasiyetnameyi annesinin ölümünden sonra öğrenen müvekkilinin, büyük şok yaşamış olduğunu, fakat konunun detaylı araştırmasında, vasiyetnamenin murisin hür iradesi ürünü olmadığını, vasiyetnamenin murisin babasının baskı ve tehditleri altında düzenlendiğinin anlaşılmış olduğunu, bu sebeple geçersiz olan vasiyetnamenin iptalini talep etmek zorunluluğunun doğmuş olduğunu, Türk Medeni Kanunu'nun 557/2-3.maddeleri gereğince,davaya konu vasiyetnamenin, korkutma veya zorlama nedeniyle serbest irade ürünü olmadığı gibi, içerik itibariyle de hukuka ve ahlaka aykırı olduğunu, zira Türk Medeni Kanunu'nun 557/2-3.madde fıkralarına aykırı olan vasiyetnamenin geçersiz olduğunun sayısız delil ve belgelerle sabit olduğunu, el yazısı vasiyetnamenin iki yerinde murisin babası A... K...'in isminin meslek ünvanı ile birlikte uzun bir şekilde yazılmış olduğunu, vasiyetnamenin birinci sayfasının içeriğinde; "Babam Emekli Tümgeneral A.. K.." şeklinde yer alan ifadenin, vasiyetnamenin ikinci sayfası son bölümünde yer alan imza kısmında da aynen yazılmış olduğunu, yani murisin imzasını "Emekli Veteriner Tümgeneral A.. K.. kızı" sıfatıyla atmış olduğunu, murisin gazeteci olduğunu ve diğer hiçbir yazışmasında bu sıfatı kullanmazken vasiyetnamenin iki yerinde birden babasının adını meslek ünvanı ile birlikte yazmasının vasiyetnameyi tek başına düzenlemediğinin açıkça görülmekte olduğunu, bu durumun vasiyetnamenin emekli asker olan, sert ve otoriter babanın baskısıyla düzenlediğinin başka bir kanıtı olduğunu belirterek; murisin ikrah, tehdit ve manevi baskı altında düzenlemiş olduğu kanuna, hukuka ve ahlaka açıkça aykırı olan el yazısı vasiyetnamesinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştirDavalı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu vekili dilekçesinde , öncelikle vasiyetname tarihinin 17/09/1967 olduğunu, davacının 1958 yılında doğduğunu, dava tarihinde 52 yaşında olduğu dikkate alındığında, TMK'nun 559.maddesi gereğince, davacının vasiyetname ile yapılan tasarrufu, iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği zamanın, murisin ölüm tarihi olan 28/01/2010 tarihinden sonra olduğu iddiası akla, mantığa ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ve hak düşürücü süre olan dava açma süresinin aşılmış olduğunu, ölüme bağlı tasarrufların iptal koşullarının TMK'nun 557 maddesinde sınırlı olarak sayıldığını, murisin 17/09/1967 tanzim tarihli el yazısı vasiyetnameyi ağır baskı, zorlama ve korku altında düzenlenmiş olduğu, tasarrufun içeriği, bağlandığı koşullar veya yüklemelerin hukuka veya ahlaka aykırı olduğu iddiasının, somut ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, iddianın tümü ile subjektif yorumlara dayanmakta olduğunu, murisin vasiyetnamede kendi maliki olduğu mallardan söz etmemiş olduğunu, vasiyetname tarihinde belirtmediği "babasının ölümü ile annesine ve kendisine intikal edecek olan bütün malvarlığımı C.. K..'e bırakıyorum, o öldüğü ve annesinin, kendisinin hayatta olmadığı, C.. K..'in çocukları hayatta bulunmadığı takdirde, bütün emlak, akar ve nakdi Çocuk Esirgeme Kurumuna bırakıyorum" şeklinde kendisine intikal edecek mallarla ilgili tevcihlerde bulunmuş olduğunu, vasiyetnamenin el yazısı ile düzenlenmiş olduğunu, noter tarafından, huzurda şahitlerin imzası alınarak teslim alınmış olduğunu, bu itibarla murisin vasiyetnameyi ağır baskı, zorlama ve korku altında düzenlenmiş olduğu kabul edilse dahi, şahitlerin huzurunda notere teslim edildiği dikkate alındığında, bu iddianın somut ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.Davalı K.. M..(C.. K..) vekili dilekçesinde müvekkilinin, murisin İstanbul 3.Noterliği'ne 21/09/1967 tarih ve 7711 yevmiye no ile tevdi ettiği 17/09/1967 tanzim tarihli el yazısı vasiyetnamesi ile "tüm tereke" mirasçısı nasbedildiğini, bu hususun Adalar Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/74 sayılı dosyası ile de sabit bulunduğunu, davacı iddialarının hiç birisinin akla yakın ve kanıtlanabilir olmadığını, diğer yandan Medeni Kanunun 504.maddesi "Miras bırakan yanıldığını, aldatıldığını öğrendiği ya da korkutma veya zorlamanın etkisinden kurtulduğu gönden başlayarak 1 yıl içinde tasarruftan dönmediği taktirde tasarruf geçerli sayılır..." hükmünü taşımakta olduğundan, eğer gerçekten davacının babasının korkusu veya tehdidi söz konusu ise babasının vasiyetnamenin yapılmasından 8,5 ay sonra 02/06/1968 tarihinde vefatı ile bu korku ve baskının ortadan kalktığı kabul edilmesi ve her ne hal altında olursa olsun bundan sonraki bir yıl içinde tasarruftan dönmemesi nedeni ile artık tasarruf geçerli sayılması gerektiğini, bu nedenlerle bu yoldaki iddianın "hak düşürücü süre" itibariyle hukuki dayanağı bulunmamakta olduğunu, hukuka ve kanuna uygun, tüm şekil şartlarını taşıyan, somut olayda M.K. 504 maddesinde sayılan hallerin hiç birinin vaki olmadığını, olsa bile bu hallerin ortadan kalkmasından itibaren bir yıl içerisinde vasiyetten rücu edilmediğini, bu müddetin hak düşürücü bir müddet olduğunu, bu nedenle M.K. 557 maddesi uyarınca iptalinin istenemeyeceği ve vasiyetin toplumun etik kurallarına aykırı olmaması nedeniyle M.K.557/3.maddesi uyarınca da iptalinin istenemeyeceği dikkate alınarak davacının davasının reddine karar verilmesini, mirasın açıldığı tarihte ve sağ olan müvekkil davalının tüm tereke maliki olması nedeniyle yedek mirasçı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'nun bu vasfının ve davalı sıfatının ortadan kalktığına karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; davacı ile davalı K.. M..(C.. K..) arasında vasiyetnameye konu taşınmazlarla ilgili olarak düzenlenen 26.10.2013 tarihli sulh sözleşmesi gereğince davanın tescil davasına dönüştürülmesini talep ve kabul ettikleri gerekçesiyle, usul ekonomisi bakımından tarafların taleplerinin kabulüne karar verilerek 26/10/2013 tarihli sulh sözleşmesinin onanmasına ve muris Z.. K.. adına tapuda kayıtlı bulunan İstanbul İli, A... İlçesi, C... Mah. G... Mevkii, ... Ada, ... parsel sayılı bahçeli kagir apartman nitelikli gayrimenkulün 130/200 hissesi, İstanbul İli, Ş... İlçesi, T.. Mah, .. ada, ... parselde kayıtlı .. nolu bağımsız nitelikli daire, murisin babası A.. K.. adına kayıtlı Sakarya İli S..., A...köyü ... parsel nolu arsanın 7/21 hissesi, murisin annesi D... K... adına kayıtlı Sakarya İli S..., A... köyü ... parsel nolu tarlanın 1/4 hissesi tapu kaydının iptali ile sulh sözleşmesinde belirtilen şekilde 1/2 oranında davacı Ü.. K.. ile davalı K.. M.. adına tapuya tescil ve kaydına karar verilmiş, hüküm davalı S.. M.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davalı S.. M.. vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Mahkeme hüküm fıkrasında tarafların talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar vermekle yükümlüdür. Somut olayda, davada S.. M.. davalı olarak gösterilmiş olup, mahkemece, davacı ile davalı Klaus(Cahit) arasında düzenlenen sulh sözleşmesi gereğince davanın kabulüne karar verilmiş, ancak davalı olarak gösterilen S.. M.. yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, bu davalı hakkında herhangi bir karar verilmeyerek, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.