Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11257 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 10525 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın birleştirilmesine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; tarafların 2010 yılında evlendiğini, 2011 doğumlu ... adında çocuklarının olduğunu; davalının 06.05.2011 tarihinde davacıyı darp ederek evden kovduğunu, davacının baba evine sığındığını, davalının müşterek çocuğunun infak ve iaşesi ile masraflarını karşılamadığını ileri sürerek; müşterek çocuk için 750,00 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının asılsız olduğunu, kusurlu tarafın davacı olduğunu, müvekkilinin İstanbul 16. Aile Mahkemesinde 2014/789 Esas sayılı dava dosyası ile davacı hakkında boşanma davası açtığını; bu nedenle, iş bu dava dosyasının, İstanbul 16. Aile Mahkemesinin 2014/789 Esas sayılı dava dosyası birleştirilmesini istemiştir.Mahkemece; “aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan ve nafaka talebinin boşanma dosyasında değerlendirilmesi daha uygun olacağı gerekçesiyle dosyanın İstanbul 16.Aile Mahkemesinin 2014/789 Esas sayılı dosyasında görülen taraflar arasındaki boşanma davası ile birleştirilmesine” karar verilmiştir.Dava, tedbir nafakası istemine ilişkindir.Hukuk Muhakemeleri Kanunun 166. maddesinin ikinci fıkrası ayrı yerlerde açılan ve aralarında bağlantı bulunan davaların birleştirilmesini düzenlemiştir. Buna göre aralarında bağlantı olan davalar ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise, bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır. Bu durumda, ilk mahkemenin ikinci mahkemede birleştirme kararı usul ve yasaya aykırıdır.Ayrı yerlerde açılan davaların; evlilik birliğinin korunması (Md.195-201) hükümlerine dayalı olarak TMK. nun 197. maddesine göre açılan tedbir nafakası davası ile boşanma hükümlerine dayalı olarak TMK. nun 166. maddesine göre açılan boşanma davasından ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında boşanma davası olsun yahut olmasın eşler evlilik birliğinin ayrı dava ile korunmasını isteyebilir ve MK. md.201 uyarınca nafaka isteyen eş yerleşim yerinde açtığı dava ile tedbir alınmasını; nafaka verilmesini isteyebilir. Tedbir isteğinin boşanma davasında istenilmesini zorunlu kılan bir hüküm yasada yer almamaktadır. Kaldı ki, tedbir nafakası davası ve boşanma davası aynı sebepten doğmadığı için biri hakkında verilecek hüküm diğerini etkileyecek nitelikte bulunmamaktadır. Ayrıca, nafaka alacaklısı davacı; davasını ikametgahında açabilecekken, boşanma davasında yetkili mahkemeler buna göre daha sınırlıdır. Birleştirme durumunda yetkili mahkeme davacı aleyhine sınırlandırılmaktadır. Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde birleştirme kararı verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bu nedenlerle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı tarafa iadesine, 26.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.