Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11156 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 7393 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı dava dilekçesi ile; tarafların 2011 yılında evlendiklerini, bu evliliklerinden 2012 doğumlu ... isimli bir erkek çocuklarının olduğunu, davalının evliliklerinin ilk gününden beri aşırı baskı uyguladığını, çocuğu ve evi ile ilgilenmediğini, yakınlarında annesi ve babasının oturduğunu, eve gelmeden annesinin evine uğradığını, orada yemeğini yedikten sonra tekrar işe gittiğini, evin ihtiyaçlarını da tam olarak karşılamadığı gibi aldıklarını ne yaptın, ne zaman bitirdin diye sürekli baskı yaptığını, evde elektrik ve su kullanmasına dahi karıştığını, en son nisan ayı başlarında aynı nedenlerden dolayı ağza alınmayacak şekilde hakaretlerde bulunduktan sonra "Al çocuğunu babanın evine git" dediğini, kendisinin de 5 Nisan 2014 tarihinde çocuğuyla babasının evine sığındığını, o tarihten beri çocuğu ve kendisinin ihtiyaçlarını babasının karşıladığını iddia ederek kendisi için 300 TL küçük çocuğu için 500 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının kusurlu davranışları ile nedensiz huzursuzluk çıkararak sık sık ailesinin yanına gittiği, uzun süre gelmediği, çocuğa karşı ilgisiz davranması, evliliğin üstüne yüklediği sorumlulukları yerine getirmemesi nedeniyle evlilik birliğinin sarsılmaya başladığını, davacının iddialarının tamamen yersiz olup, davalının evin tüm ihtiyaçları ile ilgilendiğini, halen de müşterek hanede ailesinin geçim ve ihtiyaçlarını karşılamaya hazır olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece; dinlenen tanık beyanları ve dosya kapsamından, taraflar arasında uzun zamandır geçimsizlik bulunduğu, sık sık kavga ettikleri, ayrı yaşamaya başladıkları günden itibaren davalının davacıyı, çocuğunu arayıp sormadığı, maddi ve manevi yardımda bulunmadığı, davacının ayrı yaşamakta ve nafaka talebinde haklı olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davacı için aylık 250 TL, tarafların müşterek çocukları için aylık 150 TL tedbir nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; 4721 sayılı MK.nun 195. maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hakimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine konunda öngörülen önlemleri alır. Aynı yasanın 197. maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetime ilişkin önlemleri alır. Buna göre, davacının ayrı yaşamada, haklı olup olmadığının araştırılması ve "ayrı yaşamada haklılık" olgusunun kanıtlanması gerekir. Somu olayda; davacı ayrı yaşamada haklı olduğunun ispatı hususunda tanık deliline başvurmuştur. Ancak, dinlenen tanıkların, davacının dava dilekçesindeki iddiaları hususunda görgüye dayalı bilgileri olmayıp, tarafların ayrı yaşamalarının nedeni hususunda tam ve kanaat verici değildir. Hatta davacı dilekçesinde baba evine döndükten sonra davalının kendisini hiç arayıp sormadığını iddia etmesine karşın, davacı tanıklarından ... yeminli beyanında; davalı ve ailesinin davacıyı geri götürmek için geldiklerini ancak davacı tarafın şartlarını kabul etmediklerinden davacının müşterek haneye dönmediğini, beyan etmiştir.Buna göre dosya kapsamı, taraf ve tanık beyanları ile ayrı yaşamada haklı olduğu iddiasını ispat edemeyen davacı lehine davanın kısmen kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.