Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11049 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3983 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ORDU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/09/2013NUMARASI : 2012/192-2013/471Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesi ile; davalı ile müvekkilin kardeş olduklarını, tarafların ortak murisleri olan anne ve babaları tarafından Ordu....Noterliğinin 31.07.1991 tarih ve 12575 ile ve yine aynı noterliğin 31.07.1991 tarih ve 2576 yevmiye no'lu vasiyetname düzenlendiğini, tarafların ortak murislerinin düzenlediği vasiyetnamelere göre davalı, müvekkil lehine murislerin ölüm tarihini takip eden ilk hasat döneminde toplam 5.000 kg. 50 randımanlı kuru değirmenlik fındığı müvekkile vermesi gerektiğini, Ordu 2.İcra Müdürlüğünün 2012/144 numaralı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, icra takibinin yapıldığı gün olan 10.01.2012 tarihinde Ordu fındık borsasında 50 randımanlı değirmenlik kuru fındığı piyasa değeri 7.100 TL. esas alınmak suretiyle 5.000 kg.fındık ile çarpımı ile icra takibine esas miktar belirlendiğini, davalı ortak murislerin vasiyetinin kayıtsız şartsız kabul edildiğini, davalı vasiyeti kabul etmesine rağmen vasiyette belirtilen müvekkil lehine olan hükümleri müvekkil birkaç kez şifahen kendisinden istenmesine rağmen yerine getirmediğini, davalı vasiyeti yerine getirmediği gibi Ordu 2.İcra Müdürlüğünün 2012/144 E. sayılı icra takibine itiraz ettiğini, davanın kabulü ile, Ordu 2.İcra Müdürlüğünün 2012/144 E. sayılı icra dosyasına yapılan haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı borçlunun %40'tan az olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine, itirazın iptaline karar verilmediği takdirde 5.000 kg. 50 randımanlı kuru değirmenlik fındığın dava tarihi itibariyle Ordu Borsasından sorulmak suretiyle bedelinin davalı tarafından müvekkile ödenmesine ve dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.Davacı vekili 08.11.2012 havale tarihli ıslah dilekçesinde özetle; "davanın kabulü ile Ordu 2.İcra Müdürlüğünün 2012/144 E. sayılı icra dosyasına yapılan haksız ve kötüniyetli itirazın iptaline ve takibin devamına, davalı borçlunun %40 tan az olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine ve itirazın iptaline karar verilmediği takdirde 5.000 kg. 50 randımanlı kuru değirmenlik fındığın dava tarihi itibariyle bedelinin davalı tarafından ödenmesine karar verilmesini, aksi takdirde 5.000 kg. 50 randımanlı kuru değirmenlik fındığın müvekkile teslimine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi" şeklindeki ıslahın kabulü talep olunmuştur.Davalı H.. A.. tarafından dosyaya sunulan 24.04.2012 havale tarihli cevap dilekçesi ile; Ordu l.Sulh Hukuk Mahkemesi'nde 2011/714 E. Ve 2012/97 K. Sayılı dosyayla vasiyet açılmış olup, davacı 27.10.2011 tarihindeki duruşmada bizzat "Ben vasiyeti kabul etmiyorum" beyanında bulunduğunu, vasiyeti kabul etmeyen davacının vasiyetinin iptali için dava açması gerekirken bunu yapmadan herhangi bir talepte bulunmasının söz konusu olamayacağı, vasiyetin ilam niteliğinde olmadığını, bu kadar fındık ürünü elde edilmediğini, davacının varislerinden ne koparabilirsem kârımdır mantığı ile hareket ettiğini, davacının ilamsız icra takibinden bir sonuç alamayınca dava cihetine gittiğini, babası A.. A..'nun vefat tarihi olan 2002 yılının Mayıs ayından sonra davacı ile hiçbir zaman bir araya gelmediğini, şifahen istemde bulunduğunu belirten davacının böyle bir talepte bulunmadığını, davacının sunduğu dilekçedeki ifadeleri yargıyı yanıltmaya matuf beyanlardan ibaret olduğunu, ileride şahit göstereceğini belirten davacının şahit göstermesinin imkansız olduğunu; şahsının Ordu l.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/714 E. ve 2012/97 K. sayılı yargılama dosyasında hiçbir celseye katılmadığını, bir celsede vasiyeti "kayıtsız şartsız kabul ettiğini" ilişkin beyanının olmadığını, davacının babası A.. A..ve annesi C..A..'nun vasiyetlerini kabul etmediğini, vasiyetnamenin tarafından hazırlanmadığını, zaman aşımının dikkate alınmasını, davanın reddine ve tüm yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Yerel mahkemece; aynı mahkemenin 2012/283 Esas sayılı dosyasında iş bu dosyadan önce karar verildiği ve vasiyetnamenin tenfizinin yapıldığı anlaşılmakla, tarafların ortak murisleri olan anne ve babaları tarafından Ordu....Noterliğinin 31.07.1991 tarih ve 12575 yevmiye nosu ile vasiyetname alacağını alabileceğinden dolayı açılan dava konusuz kaldığından dolayı, konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-) Aynı mahkemenin hükme dayanak yapılan 2012/283 Esas sayılı dosyası incelendiğinde; söz konusu yargılama dosyasında davacı A.. A..'nun şahsı yönünden bırakılan taşınmazlara yönelik vasiyetnamenin tenfizini istediği, iş bu yargılama dosyasında davacı sıfatı bulunan G.. Ö..'le; diğer yasal mirasçılar H.. S.. A.., A. A.. H.. A..'yu davalı gösterdiği, yapılan yargılama neticesinde; davalı A.. A.. yönünden vasiyetnamenin tenfizine karar verildiği anlaşılmıştır.Mirasçı A.. A.. yönünden verilen tenfiz kararı iş bu yargılama dosyasını konusuz bırakamaz. Zira, ilgi tenfiz dosyasında davacı lehine bırakılan fındıklara ilişkin verilen herhangi bir karar yoktur..Bu itibarla; yerel mahkemece davanın esasına girilerek esasa ilişkin hüküm tesisi gerekirken davanın ilgi vasiyetnameye ilişkin mirasçılardan biri tarafından açılan davada salt o mirasçı yönünden verilen tenfiz kararı ilgi tutularak davanın konusuz kaldığından bahisle; karar verilmesine yer olmadığı yönündeki hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır..2-) Dava itirazin iptali davası olarak açılmışsa da; talep, Türk Medeni Kanunu'nun 600.maddesine dayalı davacı yönünden vasiyetnamenin yerine getirilmesi isteğine ilişkin olup, davanın vasiyetnameyi yerine getirme görevlisi varsa ona karşı, yoksa ifa ile yükümlü olan yasal veya atanmış mirasçılara yöneltilmesi zorunludur.Hukuk Genel Kurulu’nun 13.02.1991 gün, 648-65 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, vasiyetnamenin tenfizi diye adlandırılan davalar, bir ayni hakkın tesisi için değil, yalnızca Sulh Hukuk Mahkemesi’nce açılan vasiyetnamenin, TMK’nun m.595 ve izleyen maddelerinde (TKM’nin 35 ve izleyen maddelerinde) düzenlenen tebliği işlemlerinin tamamlanmasından ve gerekli yasal sürelerin geçmesinden sonra, herhangi bir itiraza uğramadığı ve iptalinin istenmediği bu nedenle de kesinleşmiş olduğunun tesbiti içindir.Diğer bir anlatımla “Vasiyetnamenin tenfizi, vasiyetnamenin açılıp itiraza uğramadığı veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tesbitinden ibarettir. Bu tesbit başlı başına aynî bir hakkın geçirimini sağlamaz.Vasiyet alacaklısı, yükümlülüğünü yerine getirmeyen vasiyet yükümlüsüne karşı vasiyetnameye konu hak taşınır ise taşınır mülkiyetinin devrine yönelik olarak zilyetliğin devrini istemelidir. Verilen karara rağmen zilyetlik devredilmezse cebren icra ile mülkiyet kazanılır.Yukarıda da arz ve izah kılındığı üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun'un 600.maddesine göre vasiyetnamenin tenfizi davası, vasiyet alacaklısı tarafından vasiyet borçlularına, yasal veya atanmış mirasçılara ve varsa vasiyeti yerine getirme görevlisine karşı açılır. Buradaki zorunluluk mirasçılarının iştirak halindeki mülkiyetinden kaynaklanan bir zorunluluk değil, kanundan doğan bir zorunluluktur. Mevcut yargılama dosyasında tenfiz istenmiş ancak takip salt bir mirasçı yönünden yapılmıştır. Bu itibarla; davacıya diğer mirasçılara yönelik, şahsına bırakılan fındıkların teslimine ilişkin dava açması için mehil verilip; diğer mirasçılara yönelik dava açılması durumunda TMK 600 ve devamı maddeleri uyarınca davanın görülüp oluşacak sonuç dairesinde hüküm tesisi gerekir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 07.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.