Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 11024 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 8681 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde, davalı ... ile 2006 yılında evlendiklerini, davalıların kendisine ait 11 adet 22 ayar bilezik, 1 adet altın zincir, yatak odası takımı, buzdolabı, renkli televizyon, 2 adet kanepe, 2 adet halı, çamaşır makinesi, elektrikli süpürge, 2 kat yün yatak, masa sandalye takımı, yemek odası, mutfak eşyası, çelik setler, porselen takımlar, 1 adet vitrin olan çeyiz senedinde yazılı eşyaları davalılara teslim ettiğini, davalıların çeyizlerini vermediğini, bu nedenle eşyaların teslimini, olmadığı takdirde bedelleri olan 28.225,00 TL‘nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı savunmasında, davayı kabul etmediğini, kendisinin işte olduğu bir sırada, davacının ailesi ile birlikte evdeki tüm eşyaları götürdüğünü, geçim sıkıntısı çektikleri bir sırada, bir adet bileziği bozdurduklarını, kalan ziynet eşyalarının ise davalıda kaldığını beyan etmiştir.Mahkemece, her iki davalı yönünden de davanın reddine karar verilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak; Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür.Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise, bir adet bilezik dışında altınların onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur.Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü ise davacı kadındadır.Somut olayda, davalı kocanın ev ile ilgilenmemesi ve eve gelmemesi neticesinde, evi boşaltarak baba evine döndüğünü belirtmiş, davacı tanıkları da bu yönde beyanda bulunmuşlardır.Bu durumda, davacı kadının müşterek evden zorla, şiddet uygulanarak gönderildiği yolunda bir iddia bulunmadığı gibi, bu yön de ispat edilmiş olmadığından, davalının kabul ettiği bir adet bilezik dışındaki talepler yönünden ret kararı verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.Ancak, mahkemece, davalının bozdurduğunu kabul ettiği bir adet bilezik için davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın tamamen reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.