MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasındaki iştirak nafakasının azaltılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; tarafların 2010 yılında anlaşmalı olarak boşandıklarını, boşanma neticesinde tarafların müşterek çocuklarının velayetinin davalı anneye verildiğini ve müşterek çocuklar lehine toplam 600 TL nafakaya hükmedildiğini ve her yıl memur maaş katsayısı oranında artırılmasına karar verildiğini, halihazırda davacının müşterek çocuklar için aylık toplam 740 TL nafaka ödediğini,davacının borçları nedeniyle askeriyedeki görevinden 29.09.2014 tarihinde ayrılmak zorunda kaldığını, OYAK'tan aldığı para ile de borçlarını ödediğini, davacının tekrar evlendiğini,işsiz olduğunu, davalının ise memur olup aracı ve evi bulunduğunu belirterek, müşterek çocuklar için hükmedilen nafakaların aylık 150'şer TL'den toplam 300 TL'ye indirilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların anlaşmalı olarak boşandıklarını, hükmedilen nafakaların protokol ile belirlendiğini, bu nedenle davacının talebinin yerinde olmadığını, müşterek çocukların eğitim vb.masrafları olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, müşterek çocuk ... için hükmedilen aylık 300 TL'lik iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren aylık 200 TL'ye indirilmesine; müşterek çocuklardan ... için hükmedilen aylık 300 TL'lik iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren aylık 150 TL'ye indirilmesine karar verilmiş,hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.TMK'nun 328/1. maddesi gereğince; ana ve babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. (TMK.182/2)TMK'nun 331. maddesi uyarınca; “durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır.” Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu gerektirmesi gerekmektedir.Nafaka iradı, tarafların yaptıkları sözleşmeye dayansa bile şartları oluştuğu takdirde artırılabilir veya azaltılabilir. Aksi düşünce “güven” ilkesine aykırı düşer. Zira, davacının sözleşme (protokol) ile elde ettiği “statü”ye beslediği güven, davalı (borçlunun) sosyal ve ekonomik durumunun bu özel statüyü koruyacak seviyeden daha aşağı düşmediği (kötüleşmediği) veya hakkaniyet bunu gerektirmediği sürece sarsılıp boşa çıkarılamaz. Ancak sözleşmeyle kararlaştırılmış ve hakim tarafından onaylanmış olan iradın aradan çok az bir zaman geçtikten sonra indirilmesi isteminde bulunmak, hakkın kötüye kullanılması mahiyetini de arzedebilir.Bunun gibi sırf boşanmayı sağlayabilmek için, bilerek ve isteyerek mali gücünün üzerinde bir yükümlülüğü protokolle üstlenen kişinin, sonradan bu yükümlülüğün kaldırılması ya da azaltılması yönünde talepte bulunması da iyiniyet, doğruluk-dürüstlük ve sözleşmeye bağlılık ilkeleri ile bağdaşmaz. Çünkü kendi kusuru (basiretsizliği vb.) ile mali imkanlarını zorlayan tarafın MK'nun 2. maddesinden yararlanması sözkonusu olamaz.Ancak, Borçlar Kanununun 19 ve 20. maddelerine aykırı bulunmayan karşılıklı sözleşmede, edimler arasındaki denge, umulmadık gelişmeler yüzünden sonradan bozulacak olursa (örneğin olağanüstü dalgalanmalarda edimler arasındaki dengenin bozulması ve bu yüzden ifa aşırı derecede zorlaşıyorsa) güven sorumluluğu ve ivazsız iktisabın korunmazlığı ilkesi (MK 2.md.) gereğince sözleşme koşulları değişen maddi koşullara uyarlanır. Buna göre, sözleşenlerin eğer gelişmeleri baştan kestirebilselerdi, sözleşmeyi bambaşka koşullarla kurmuş olacakları söylenebiliyorsa, ayrıca, beklenmeyen gelişme yüzünden sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla olduğu gibi katlanmak taraflardan biri için özveri sınırının aşılması anlamına geliyorsa, nihayet, yasal ve sözleşmesel risk dağılımı çerçevesinde taraflardan sözleşmeye baştan kararlaştırılmış koşullarla bağlı kalmaları beklenemiyorsa, sözleşmeye Hakimin müdahalesi gündeme gelebilecektir.Somut olayda; dosyada yer alan bilgi ve belgelerden tarafların Batman 2.Asliye Hukuk(Aile) Mahkemesi'nin 2009/865 E. 2010/154 K. sayılı ilamı ile 10.03.2010 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları,müşterek çocuklar ... lehine aylık 300'er TL iştirak nafakasına hükmedildiği ve taraflar arasında tanzim edilen protokolün aynen tasdik edildiği,ilgili protokol ile belirlendiği üzere söz konusu nafakalara her yıl memur maaş katsayısı oranında artış yapılacağının belirlendiği ve halihazırda da davacı tarafından müşterek çocuklar için ödenen güncel nafaka miktarının aylık toplam 740 TL olduğu tartışmasızdır.Tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırma sonuçları irdelendiğinde ise; davacının 29.09.2014 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığı bünyesindeki uzman çavuşluk görevinden istifa ettiği, halihazırda bir güvenlik şirketinde çalışmaya başladığı, 2015 yılı Eylül maaşının toplam 1.227,16 TL olduğu,aylık 700 TL kira ödemesi bulunduğu,yeniden evlendiği; davalının ise hemşire olup aylık 2.400 TL geliri olduğu,kendisine ait evde 8. ve 3. sınıfta eğitimleri devam eden iki çocuğu ile birlikte oturduğu, üzerine kayıtlı bir aracı bulunduğu anlaşılmaktadır.Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve harcamaları dikkate alındığında, mahkemece müşterek çocuklar lehine hükmedilen iştirak nafakalarından indirim yapılmasına dair verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak,özellikle davacı tarafından müşterek çocuklar için ödenen güncel nafaka miktarının aylık toplam 740 TL olduğu da dikkate alındığında, müşterek çocukların yaşları, eğitimlerinin devam ediyor olması ve aradan geçen süre içerisinde ihtiyaçlarının artmış olması da gözetildiğinde mahkemece boşanma neticesinde hükmedilen iştirak nafakalarından fazlaca indirim yapıldığı sabittir.Hal böyle olunca mahkemece; müşterek çocukların yaşları, eğitimlerinin devam ediyor olması, aradan geçen süre içerisinde ihtiyaçlarında azalma değil de artış olacağı,yine davacı tarafça ödenen güncel nafaka miktarının toplam aylık 740 TL olduğu da gözetilmek suretiyle boşanma neticesinde hüküm altına alınan nafakalardan hakkaniyete uygun şekilde daha az indirim yapılması gerekirken, bu hususlar gözetilmeden söz konusu nafakalardan fazla oranda indirim yapılması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.