MAHKEMESİ : DENİZLİ 3. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 18/09/2014NUMARASI : 2013/691-2014/626Taraflar arasındaki tedbir nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde;tarafların 27.11.1966 tarihinde evlendiklerini, bu evliliklerinden reşit üç müşterek çocuklarının bulunduğunu,taraflar arasında sürekli geçimsizlik yaşandığını, davalının davacıya karşı şiddet uyguladığını,davacının daha önce evden ayrıldığını, fakat sırf zorunluluktan ve çocuklarının hatırına eve geri döndüğünü,düzenlerinin bozulmaması için elinden gelen herşeyi yaptığını, ancak dayanacak gücü kalmadığını, son çareyi oğlunun yanına sığınmakta bulduğunu belirterek davacının evden ayrılmak zorunda kaldığı 01.05.2013 taihinden başlamak üzere aylık 500,00-TL tedbir nafakası bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde;davacının anne ve babasından 110.000 TL miras kaldığını, davacının bu parayı kızının üzerine yatırdığını,davacıya neden kendi üzerine yatırmadığını sorduğunda davacının ağabeyinin söylediğini,davalının da" biz bu evde neciyiz "diyerek serzenişte bulunduğunu,davacının evlatları üzerine yatırdığı parayı bankaya yatırması halinde davalının emekli maaşından daha fazla gelir elde edeceğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece;davacının ayrı yaşamakta haklı olduğunu sunduğu delillerle kanıtlayamadığı, kendi isteği ile müşterek evden ayrılıp oğlunun yanında yaşamaya başladığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş,hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.Dava, tedbir nafakası talebine ilişkindir.TMK.nun 195.maddesi uyarınca, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya evlilik birliğine ilişkin önemli bir konuda uyuşmazlığa düşülmesi halinde eşler ayrı ayrı veya birlikte hâkimin müdahalesini isteyebilirler. Hâkim, gerektiği takdirde eşlerden birinin istemi üzerine Kanunda öngörülen önlemleri alır. Aynı yasanın 197.maddesine göre de; eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir.Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır.Tedbir nafakasında eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katkıda bulunmaları gerekir (TMK Md. 186/son). Davacı eşin ekonomik durumunun davalı (kocadan) daha iyi olması davalı (kocayı) tedbir nafakası yükümlülüğünden kurtarmaz. Ancak, hükmedilecek nafakanın miktarını tayinde bu husus dikkate alınmak zorundadır. Böylece "hakkaniyet" ilkesine uygun bir nafaka tespit edilebilir (TMK. Md. 4).Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korunması gerektiğini gözetmelidir.Somut olayda;davacı tanığı İlker annesi olan davacının mirastan gelen para ile sigorta şirketine olan borcunu ödediğini, son olayda davacıyı almaya gittiğinde tarafların evinin dağınık olduğunu belirtmiştir. Davalının tevil yollu beyanından ve tanık beyanından davacının babadan kalan mirasını çocuklarına vermesi nedeniyle taraflar arasındaki huzursuzluk çıktığı anlaşılmış olup, bu şekilde davacının ayrı yaşamada haklılığı kanıtlanmıştır.Yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında davacının ev hanımı olduğu,gelirinin olmadığı,davalının emekli olduğu, 1.232 TL maaşının olduğu, ayrıca ayakkabı tamir ve satım işi ile uğraştığı, tespit edilmiştir.Hal böyle olunca; mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilerek, davacı tarafın geçimini sağlayıcı, davalının geliri ile orantılı olacak şekilde, TMK 4. md gereğince hakkaniyete uygun bir nafaka takdir edilmesi ve hüküm altına alınması gerekir iken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.