Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10992 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2105 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : EDİRNE 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/03/2013NUMARASI : 2010/423-2013/79Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davada,davalıların murisi H.. Ç...'un S.S.Yeni ..... Kooperatifinin ortağı iken 1989 yılında vefat ettiği ancak oğlu O..H.. Ç...un (davalılar) kendisini H..Ç... olarak tanıtarak kooperatif hissesini davacıya devir ettiği, davacının kendisini H..Ç.. olarak tanıtan kişiye kooperatif hisse bedelini ödediği ayrıca kooperatif aidatlarını da ödediği, ancak murisin diğer mirasçıları tarafından kooperatif hisse devri işleminin iptali davası açılarak davacıya yapılan kooperatif hisse devir işleminin iptali ile taşınmazın davalıların murisi H..Ç..adına tespitine karar verildiğini, kararın Yargıtay onamasından geçerek kesinleştiğini ayrıca tespit hükmünün eda hükmü içermemesi nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davası ile taşınmazın tapu kaydının iptali edilerek muris H.. Ç..mirasçıları olan davalılar adına tapuya kayıt ve tescil edildiğini taşınmazın elinden çıkması nedeniyle, ödediği paraların ulaştığı alım gücü değerinin tapusu verilen dükkanın değerine eş değer olacağını belirterek 80.000TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Davalılar R.. Ç.., M.. Ç.. ve Nilgün Çakırlar'dan vekili cevabında; davacının kooperatifi sahte belgelerle devir işlemi yapan O..H..Ç..'dan satın aldığını,sahtekarlık işlemini gerçekleştiren şahsın O.. H.. Ç..olduğunu belirterek davalılar aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece;davacının geçersiz devir işlemi nedeniyle taşınmazın dava tarihindeki güncellenmiş değerini talep etmesinin mümkün olamayacağı belirtilerek davacının ödediği bedellerin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca dava tarihi itibariyle ulaştığı alım gücü hesap ettirilerek,davanın kısmen kabulü ile 8.589,17 TL'nin (kooperatif hisse bedeli) H..oğlu O.. H.. Ç.. mirasçıları M.. D.. P.. Ç.. ile F..M.. P.. Ç..'dan miras payı oranında tahsil edilerek davacıya verilmesine, 25.535,50 TL'nin (kooperatif aidatları) O. oğlu H..Ç..mirasçıları R.. Ç.., M.. Ç.., N.. Ç.., M..D..P.. Ç..ve F.. M.. P.. Ç..'dan miras payı oranında tahsil edilerek davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.Yasa hükümlerinin öngördüğü biçimde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçersizdir; burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşulu olup, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenledir ki, gerek mahkemece gerekse Yargıtay’ca doğrudan göz önünde tutulur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 05.12.2001 gün ve 2001/13-1021 E., 2001/1101 K.; 16.04.2008 gün ve 2008/8-324 E., 2008/328 K.; 27.05.2009 gün ve 2009/1-181 E., 2009/220 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/14-290 E., 2010/328 K. sayılı ilamları).Kanunun öngördüğü şekle aykırı olarak yapılan sözleşmeler ile taşınmazı elinden çıkan taraf taşınmazın gerçek değerini tazminat olarak isteyemez ancak geçersiz sözleşme nedeniyle ödediği bedeli sebepsiz zenginleşme ve denkleştirici adalet kurallarına göre isteyebilir.Somut olayda davacının, O.. H.. Ç..ile yaptığı hisse devir sözleşmesinin yasanın aradığı şekil şartlarını taşıdığı dolayısıyla sözleşmenin geçerli olarak kurulduğu ancak ortaya çıkan nedenler dolayısıyla hükümsüz hale geldiği anlaşılmaktadır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 esas, 2010/427karar sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.12.2010 gün ve 2010/13-618esas, 2010/668 karar sayılı ilamı başlangıçta geçerli olarak kurulan ancak, sonradan hükümsüz hale gelen bir sözleşmede zararı şu şekilde belirlemiştir. “Bir sözleşmenin başlangıçta geçerli olarak kurulmasına rağmen daha sonra ortaya çıkan nedenler dolayısı ile imkansız hale gelmesi durumunda, davacı gerçek ve güncel müspet zararını talep edebilmelidir” Buradaki ilke; zarar doğurucu eylem, zarar görenin malvarlığında ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazminat borcu da, o miktarda olmalıdır. Öyle ise, oluşan gerçek zarar ne kadarsa, tazminat da o kadar olacaktır. Bir başka deyişle, ödenecek tazminat o miktarda olmalıdır ki, eğer zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin malvarlığı ne durumda olacak idiyse, ödenecek tazminatla, aynı durum tesis edilebilsin.Somut olayda, başlangıçta geçerli olarak kurulmasına rağmen daha sonra ortaya çıkan nedenler dolayısı ile imkansızlaşan bir edim söz konusudur. Bu durumda davacı Hukuk Genel Kurulunun 29.09.2010 gün, 2010/14-386 esas, 2010/427 karar sayılı içtihadı uyarınca gerçek ve müspet zararını, başka bir deyişle taşınmazın dava tarihi itibariyle rayiç değerini sahte devir beyanı ile kooperatif hissesini davacıya devir eden O..H.. Ç.. mirasçıları M.. D..P.. Ç.. ve F..Mi..P.. Ç..dan talep edebilecektir. Mahkemece bu hususlar nazara alınmadan denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplama yapan bilirkişi raporunu esas almak suretiyle hüküm tesis etmesi doğru görülmemiştir.Bundan ayrı olarak; mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde, davacı vekilinin faiz talebi hakkında ise olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Her ne kadar, mahkeme hükmünde fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş ise de, hüküm fıkrasındaki fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş olması, fer'i hak niteliğinde olan faiz talebinin reddi anlamında yorumlanamaz. Mahkemenin, hüküm fıkrasında asıl ve yardımcı taleplerin hepsi hakkında açık ve tereddüte yol açmayacak şekilde karar vermesi gerekir (HMK 297). Buna rağmen, mahkemenin asıl veya yardımcı taleplerden biri hakkında, karar vermemiş olması mümkündür. Bu halde hakkında karar verilmemiş olan talep zımnen reddedilmiş sayılmaz. Çünkü, bu talep hakkında verilmiş bir karar yoktur.O halde yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, mahkemece, faiz talebi hakkında da, bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.