Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10804 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 16435 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : DİYARBAKIR 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/02/2014NUMARASI : 2013/137-2014/142Taraflar arasındaki muarazanın önlenmesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Diyarbakır ili Merkez Y... İlçesi Y... Mahallesi ... pafta ... Ada ... parsel sayılı taşınmazı 30/03/2007 tarihinde satın aldığını, bu tarihten 08.11.2012 tarihine kadar taşınmazda kiracıların bulunduğunu, kiracılaran taşınmazı boşaltmasından sonra müvekkilinin taşınmazı kullanmak için davalı kurumu başvurarak abonelik talep ettiğini , ancak davalı idare tarafından taşınmaza ait .... nolu A..O.. adına aboneliğin bulunduğu, taşınmaza ait elektrik borcu bulunduğu bu nedenle yeni abonelik verilemeyeceği belirtilerek talebin red edildiğini, davalı idarece yapılan işlemin usulsüz olduğunu, müvekkilinin taşınmazı kullanmadığını, tahakkuk edilen borcun önceki kiracılara ait olduğunu ileri sürerek elektrik abonelik sözleşmesi yapmamak sureti ile davalı idarenin yapmış olduğu muarazanın menini, yeni abonelik sözleşmesi yapılmasına, müvekkilinin 3. şahıslara ait 19.121,95 TL elektrik borcuna ilişkin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın usul ve yasaya aykırı olduğunu nitekim davacı ile kiracı arasında düzenlenen kira sözleşmelerinde, elektrik ve su aboneliğinin kiracı adına düzenleneceği ve dönem sonunda borcun ödendiğine dair makbuz ibraz edileceğinin karar altına alındığını ancak davacının kiracısının borcu olup olmadığını takip etmeyerek sorumluluklarını yerine getirmediğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, davacının abone olmadığı, bu hali ile davacının borçlu olmadığının tespitini istediği elektrik borcuna yönelik açılan davada aktif husumet ehliyeti bulunmadığı,ayrıca dava dilekçesinde ve ekinde bulunan kira sözleşmesi gereğince 01/02/2013 tarihi itibariyle elektrik sayacının kurulu bulunduğu gayrimenkulün dava dışı 3.şahsa bir yıllığına kiraya verildiği ve davacı tarafından kullanılmayan elektriğin kesilmesi halinde doğrudan etkilenecek kişinin davacının olmadığı gerekçesiyle davacının her iki talebi yönünde aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Sıfat, davanın tarafı ile dava konusu hak arasında "hak ilişkisine dayalı bağ" dır. Taraf ve dava ehliyeti; davanın tarafları ile ilgili olduğu halde sıfat dava konusu hakka ilişkindir. Mahkeme önünde, maddi hukuka dayalı hakkına dair uyuşmazlığın çözümünü ve himayesini isteyen kişi davacı, kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişi de davalıdır. Davacı, dava konusu hakkın sahibi, davalı ise hakka uymakla yükümlü olan ve bu hakkı ihlal ettiği düşüncesi ile kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişidir. Bir davada, davacı ve davalı sıfatının kime ait olduğu tamamen maddi hukuka göre belirlenir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şeklen taraf ise de hakkın sahibi veya kendisine karşı hakkın himayesi istenmesi gereken kişiler olmadıkları belirlenir ise davanın sıfat yokluğundan (husumetten) reddi gerekir. Husumetten red kararı usule ilişkin bir karar olmayıp; davada taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını belirleyen esasa ilişkin bir karardır. Husumetten red kararı, davada taraf olarak gösterilenler arasında kesin hüküm teşkil eder. Uygulamada sıfat yerine genel olarak "husumet", davacı bakımından "aktif husumet ehliyeti", davalı bakımından "pasif husumet ehliyeti" tabirleri kullanılmaktadır. Husumet dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece re'sen gözetilmesi gereken bir husustur.Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı tarafın davacı ile elektrik abonelik sözleşmesi yapmaması nedeniyle yarattığı muarazanın men'i ile ilgili kuruma eski abone ve fiili kullanıcıların borçlarından dolayı borçlu olunmadığının tespitini talep etmiş, dayanak olarakta davacının davalı kuruma yaptığı başvuru üzerine, davalının davacının talebinin reddine ilişkin verdiği yazılı belgeyi göstermiştir. Davacı 28.01.2013 tarihli dilekçesi ile davalı kuruma başvurarak taşınmaz için fatura edilen borçların söz konusu dönemlerde taşınmazda kiracı olarak bulunan S... E... adlı kişiden tahsil edilmesini ve adına abonelik tesis edilmesini talep etmiş, davalı kurum tarafından davacıya cevap olarak yazılan 28.01.2013 tarihli yazıda, yeni bir abonelik verilmesine ilişkin talebin Elektrik Piyasası ve Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği'nin 6. maddesinin 7. fıkrasında belirtilen "Bağlantı anlaşmasında yer alan adresteki kullanım yeri var olduğu sürece, bağlantı anlaşması yürürlükte kalır ve söz konusu kullanım yerindeki müşteri değişikliği halinde yeni bir bağlantı anlaşması yapılması talep edilemez." durumla çeliştiğinden abonelik talebinin reddedildiği, aboneye ait borçların ödenmesi halinde bahse konu mevcut abone ile ilgili belgelerin Müdürlüklerine ibrazı halinde aboneliğin adına yapılacağı, borçların ödenmemesi halinde EPMHY. 24. maddesi kapsamında elektriğin kesileceği bildirilmiştir. Somut olayda davacı taşınmaz maliki aynı kullanım yerine ait başka müşterilerin önceki dönemlere ilişkin tüketimden kaynaklanan borçlar nedeniyle kendisi ile abonelik sözleşmesi yapılmadığını ileri sürmektedir. Davalı kurum tarafından davacının abonelik tesisine ilişkin talebi reddedilmiş ayrıca elektriğin kesileceği de davacıya bildirilmiştir. Bu durumda davacı ile dava konusu hak arasında "hak ilişkisine dayalı bağ" mevcuttur. Hal böyle olunca mahkemece davanın esasına girilip, taraf delilleri toplanıp sonucu dairesinde karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.