Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10741 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5476 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KONYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/11/2013NUMARASI : 2011/631-2013/724Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vekili Av. N.. S.. geldi. Aleyhine temyiz olunan davalı vekili Av. S.. S.. geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin, davalıların murisi E.. E.. ile 10.02.2010 tarihli bir ortaklık sözleşmesi imzaladığını; buna göre, 2010 model iş makinesi, 1987 model Traktör, (2,5 tonluk) mazot tankeri, (3 tonluk) su tankeri, (4 tekerli) Römork ve (2 tekerli) Damperli Römork üzerinde tarafların % 50 ortak olduğunun kabul edildiğini; müvekkili tarafından bu ortaklık için gerek davalıların murisi Evrim'e gerekse Evrim'in borçları için 3. Kişilere ödemeler yapıldığını; ancak, davalıların murisinin 30.05.2011 tarihinde vefat ettiğini; ortaklık sözleşmesinde belirtilen traktör ile (4 tekerli) römork ve (3 tonluk) su tankeri'nin müvekkilinde kaldığını, traktörü 16.500 TL bedelle Y... S.... adlı şahsa sattığını; davalıların ise, kendilerinde kalan mazot tankeri ve damperli römorku, murisin yapmış olduğu bir iş karşılığında İnlice Belediyesine verdiklerini; yine kendilerinde kalan iş makinesini de 27.07.2011 tarihinde 128.000 TL bedelle Özcan Bayram'a sattıklarını; bu satıştan, davacı müvekkiline, hissesine düşen bedeli ödemediklerinden aleyhlerinde icra takibi başlattıklarını; davalıların borca haksız itiraz ettiklerini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında 10.12.2010 tarihli bir sözleşme imzalanmadığını, söz konusu sözleşmenin altındaki imzanın müvekkillerinin murisi Evrim'e ait olmadığını; davaya konu edilen iş makinesinin 29.04.2010 tarihli finansal kiralama sözleşmesi ile kiralandığını ve halen mülkiyetinin finans kurumuna ait olduğunu; finans kurumuna tüm ödemelerin E.. E.. tarafından yapıldığını, bu hakkın 3. kişiye devri konusundaki sözleşmeden dolayı davacının hak iddia etmesinin yasal dayanağının bulunmadığını; iki tekerlekli damperli römorkun müvekkillerinin murisine ait olduğunu, davacının bununla bir ilgisinin olmadığını, 2.5 tonluk mazot tankerinin ise kendilerinin olduğu zannıyla müvekili Yaşar tarafından 1500 TL'ye satıldığını, bu tankerin davacıya ait olduğu dava dilekçesinde iddia edildiğinden, bedelini müvekkillerinin davacıya ödemeye hazır olduğunu; olmayan ortaklığı ileri sürerek, icra takibine geçilmesinin hukuka aykırı olduğunu savunup; davanın reddine karar erilmesini ve %40 kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.Davacı vekili, 25.10.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile; itirazın iptali olarak ikame ettikleri davayı, alacak davası olarak ıslah ettiklerini; zira, taraflar arasında 10.12.2010 tarihli ortaklık sözleşmesindeki imzanın, bilirkişi incelemesinde E.. E..'in eli ürünü olmadığının ifade edildiğini; bu nedenle, dava dosyası içinde mevcut bulunan belgelerden de anlaşılacağı üzere müvekkili davacı tarafından davalıların murisi E.. E..'e ve E.. E.. adına 3. Kişilere bir kısım ödemelerde bulunulduğu görüldüğünden, bu ödemeler sebebi ile müvekkilinin davalılardan 52.003.50 TL alacaklı bulunduğunu belirterek; davanın alacak davası olarak ıslahı ile dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; "Mahkememizce toplanan delillerin ele alınarak yapılan değerlendirmesinde; taraflar arasında takibe dayanak yapılan ortaklık sözleşmesine dayalı hukuki ilişkinin varlığı konusunda ihtilaf bulunduğu, bu iddianın davalı tarafın imzaya itirazları da nazara alınarak MK 6 maddesi gereğince davacı tarafça ispatlanması gerektiği, bu konuda dosyaya sunulan ortaklık sözleşmesi altındaki imza hususunda yaptırılan iki ayrı inceleme sonucunda tanzim edilen raporlarla imzanın davalının miras bırakanı E.. E..'e ait olmadığı anlaşıldığından davacı tarafın iddialarını ispatlayamadığı, davanın reddi gerektiği;Her ne kadar, yargılamada tahkikatın sözlü safhası başladıktan sonra davacı taraf dava sebebini değiştirecek şekilde davasını ıslah ettiğine ilişkin talepte bulunmuş ise de; ıslahın düzenlendiği HMK 176. maddede tahkikat bitinceye kadar tarafların usuli işlemleri kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, davacı tarafın ıslah dilekçesi olarak dosyaya sunduğu 25.10.2013 tarihli dilekçenin davanın tamamen değiştirildiğine ilişkin olduğu, takibe konu alacağın sebebinin değiştirilmesi şeklinde olduğu, bu durumun ıslaha konu edilemeyeceği, davacının davasını ancak ön inceleme aşamasında ve davalının/davalıların hazır bulunmadığı ön inceleme duruşmasında değiştirmesinin mümkün olduğu, süresinde olmayan talebe mahkememizce itibar edilmeyerek mevcut dosyadaki delillerle takibe konu alacağın ispatlanamadığı sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak, davacı davasını; önce, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisine dayalı alacak nedeniyle yapılan icra takibine itirazın iptali istemli açmışken, yargılama aşamasında usulüne uygun olarak verdiği dilekçe ile dava sebebini, bu kez, davalıların murisine ve murisleri adına 3. Kişilere yapılan bir kısım ödemelere, yani, sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayandırarak; davasını alacak istemine dönüştürmüştür. HMK'nun 176. (HUMK'nun 83) maddesine göre; taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini, kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Bu çerçevede davacının dava sebebini (vakıaları) ıslah ile genişletmesi mümkündür. Islahın, bir tarafın tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılması mümkün olup, karşı tarafın veya mahkemenin kabulüne bağlı değildir. O halde, mahkemece usulüne uygun olarak yapılmış ve masrafları yatırılmış, ıslah istemine itibar edilerek, istek kalemlerine göre bir inceleme ve değerlendirme yapılarak hüküm tesisi gerekirken, (davacının talebinin, davanın tamamen ıslahı şeklinde yapıldığı gözetilmeksizin) yazılı şekilde, (takibe konu alacağın sebebinin değiştirilmeyeceğinden bahisle) davanın reddine ilişkin hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.Bundan ayrı, davacı aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için, davacının icra takibinde haksızlığının yanında kötüniyetli olduğunun da iddia ve ispat edilmiş olması gerekir. Davacının kötüniyetli takip yaptığı ispat edilememiş olup, mahkemece; davacı aleyhinde kötüniyet tazminatına hükmedilmiş olması da doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 01.07.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.