MAHKEMESİ : NİKSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/04/2014NUMARASI : 2013/703-2014/304Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; Niksar İlçesi arazi vasfındaki taşınmazı 07/04/1993 tarihinde 14.600 Mark karşılığında davalılardan satın aldığını, taşınmazı satın almasına rağmen davalıların dava neticesinde tapuyu vereceklerini bildirmelerine rağmen tapusunu devretmediklerini, davacının tasarrufunu bertaraf etme yoluna gittiklerini belirterek 07/04/1993 tarihinde ödenen 14.600 Alman Markının TL karşılığının dava tarihi itibariyle uyarlanarak oluşacak rakamın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının kötüniyetli olduğunu, parasını döviz olduğu için aynı parayla iade etmeye çalıştıklarını, davacının kabul etmediğini, davacıdan arazi kullanım bedeli istemediklerini, araziyi yıllarca kullandığını ve zilyetliğinin halen sürdüğünü savunarak davanın reddini istemiştir.Mahkemece; harici satış geçersiz olduğundan tarafların verdiklerini geri alabileceklerinden, denkleştirici adalet kuralı gereğince bilirkişi raporu doğrultusunda ıslah edilen davanın kabulü ile, 15.000,00 TL nin dava, 12.295,19 TL nin ıslah tarihi olan 21/04/2014 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştirDosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Somut olayda; taraflar arasında haricen düzenlenen taşınmaz satış sözleşmesi nedeniyle, davacı tarafından davalılara 14.600 Alman Markı ödendiği, ancak tapuda resmi satışın yapılmadığı anlaşılmakta olup, satış tarihi itibariyle tapulu olan taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. (TMK.nun 706, BK.nun 213, Tapu K.nun 26 ve Noterlik K.nun 60. maddeleri). Bu durumda taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre karşılıklı olarak verdiklerini iade ile yükümlüdürler. Hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşme kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle sebepsiz zenginleşmenin kapsamını tespitteki ilke ve esasların açıklanmasında yarar vardır.Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri (alım gücü) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir.Bugüne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır.Şu durumda hukuken geçersiz sözleşmeler, sebepsiz zenginleşme kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye, karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.Hukuken geçersiz sözleşme nedeniyle yapılan ödemelerin, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ifanın imkansız hale geldiği tarihte ulaşacağı alım gücü, çeşitli ekonomik etkenlerin (enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınmak suretiyle belirlenmelidir. Ancak, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; ekonomik etkenlerin tamamı yerine, bir bölümü (altın fiyatları, döviz (USD), tüketici eşya fiyat endeksi ve asgari ücret artış oranları) esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Rapor, bu haliyle hüküm vermeye elverişli değildir.Hal böyle olunca mahkemece; yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda uzman bilirkişiden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle temyiz edenin sıfatı da göz önünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna göre eksik incelemeyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.