MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/07/2013NUMARASI : 2005/493-2013/439Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin murisi İsmail Yalur'un, 25.09.2002 tarihinde tellak olarak çalıştığı hamamda elektrik akımına kapılarak öldüğünü, bu nedenle açılan ceza davasında alınan bilirkişi raporu ile davalıların sorumlu olduğunun belirlendiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, davacı eş Mehrinaz için 3.000 TL maddi 10.000 TL manevi, davacılar Nihat ve Ramazan için 2.000'er TL maddi 3000'er TL manevi, diğer davacılar Güleser, Vahit, Selahattin, Gülsen, Aysel ve Murat için 1.000'er TL maddi 2.000'er TL manevi olmak üzere toplam 41.000 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, 25.02.2011 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat istemini davacılardan Mehrinaz için 33.082,71 TL ye, Ramazan için 2.110,11 TL ye, Aysel için 7.939,85 TL ye yükseltmiştir.Davalılar, davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; davalılar G.. E.. A.Ş ile Sedaş'ın, tehlikeli işletme sahibi olarak bu işletmenin vermiş olduğu zarardan kusursuz olarak sorumlu olmalarının yanında çalıştırdıkları işçilerinin kusurundan kaynaklanan zarardan işveren olarak ayrıca sorumluluklarının bulunduğu, diğer davalıların ise ceza davasında alınan ve dosya içeriğine uygun bulunan bilirkişi raporu ile zararın meydana gelmesinde kusurlu bulunduklarının belirlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacı Mehrinaz için 33.082,71-TL maddi 7.500 TL manevi, davacı A.. Y.. için 7.939,85-TL 1.500 TLmanevi, davacı R.. Y.. için 2.110,11-TL 1.500 TL manevi, davacı N.. Y.. için 762,00-TL maddi 1.500 TL manevi, diğer davacıların her biri için 1.500'er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalılar C.. Y.., C.. Ş.. , R.. A.. ve E.. G.. dışındaki diğer davalılar tarafından temyiz edilmiştir.HGK. nun. 25.02.2004 günlü ve 2004/11-115 E. 2004/108 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda BK. nun 53. (TBK. nun 74.) maddesinde düzenlenmiş olup, Hukuk Hakimi Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas hukuku bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır.Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımı, aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının da, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi, özellikle tazmin koşullarını öngörmesi esasına dayanmaktadır.Borçlar Kanununun 53.maddesine göre "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için Ceza Hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, Ceza Mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka Ceza Mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi Hukuk Hakimini takyit etmez."Bu açık hüküm karşısında, Ceza Mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların Hukuk Hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, Hukuk Hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında, Ceza Hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusu ile Hukuk Hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan Ceza Mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.Bundan ayrı, Hukuk Mahkemesinin, Ceza Mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması halinde, Ceza Mahkemesinin bu konuda vereceği kararı peşinen kabul etmiş olacağından, bekletici sorun yapılan ceza davası hakkında verilen karar, Hukuk davasında kesin delil teşkil eder. (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5153)Görüldüğü üzere Hukuk Mahkemesi, az yukarıda bağlayıcılık yönü belirtilen ayrık durumlar dışında, Ceza Mahkemesi kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.Bu noktada, Ceza Mahkemesi kararının Hukuk Mahkemesini bağladığı hallerde, kesin delilin etkisi nedeniyle, Ceza Mahkemesi kararında dayanılmış olan bilirkişi raporunun Hukuk Mahkemesini bağlayacağı; Buna karşılık, Ceza Mahkemesi kararının Hukuk Mahkemesini bağlamadığı hallerde, Ceza Mahkemesinde alınmış olan bilirkişi raporunun, Hukuk Mahkemesini bağlamayacağı, eş deyişle Hukuk Mahkemesinin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği, kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın kabul edilmektedir.(Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt:V, s:5154-5155)Özellikle tarafların, iddia ve savunmalarını ispat için, mahkemeden bilirkişi incelemesi yapılmasını istemeleri halinde; Hukuk Hakiminin, uyuşmazlığı kendi tespit ve takdirine, Medeni Hukuk alanı kurallarına göre çözümlemesi gerekir. Tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Davacıların murisinin çalıştığı işyerinde elektrik akımına kapılarak ölmesi nedeniyle açılan ceza davasında aldırılan bilirkişi raporu ile kusurlu kabul edilen davalılar aleyhine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.Dava konusu olay nedeniyle açılan ceza davasında, gerçek kişi olan davalıları kusurlu kabul eden bilirkişi raporu esas alınarak davalıların mahkumiyetine karar verilmiş ise de; kararın davalılardan Enis, Mümin ve M.. D.. yönünden temyiz edilmeksizin kesinleştiği, diğer davalılar yönünden ise Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 12.11.2012 günlü ve 2012/27640 E. 2012/23654 K. sayılı ilamı ile ceza zamanaşımı süresi dolduğundan kamu davasının düşmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.Öte yandan, tüzelkişi olan davalılar hakkında ceza davasında sorumluluk yönünden bir inceleme de yapılmamıştır.Esasen, davalılar sundukları cevap dilekçelerinde kusur tespiti açısından bilirkişi incelemesi yapılmasını istemişlerdir. Bu durumda, mahkemece düşmesine karar verilmiş olan Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararına esas alınan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm verilemeyeceğinden, tarafların talepleri de gözetilerek uyuşmazlığın Medeni Hukuk kurallarına göre çözümlenmesi gerekir.O halde mahkemece; davalılara izafe edilen kusur oranının uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile ayrıca tespit edilmesi ve ondan sonra destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesi için uzman bilirkişiden rapor aldırılması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.Bundan ayrı, müddeabihin ıslah ile artırılan kısmına ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken olay tarihinden itibaren faiz yürütülmesine hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup bu nedenlerle yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 30.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.