Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10652 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15224 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : HAKKARİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/01/2013NUMARASI : 2011/287-2013/40Taraflar arasında görülen tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılardan C.. Ç.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R I Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının binasına bitişik olan N... Cafe isimli işyerinde 07/01/2011 tarihinde yangın çıktığını, bahse konu işyerinin mülkiyetinin davalı C.. Ç..'ye ait olduğunu, çıkan yangının bitişikteki binaya sıçraması neticesinde, müvekkilinin bulunduğu binanın ahşap olan çatı katının tamamen yandığını, sac, kereste, su deposunun tamamen yanarak kullanılamaz hale geldiğini, meydana gelen bu hasarların Hakkari Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/5 D.İş sayılı dosyası ile tespit edildiğini, N...Cafe isimli işyerinin diğer davalı A..Sigorta AŞ nezdinde sigortalı olduğunu, poliçe ile komşu binalara yangın sebebiyle verilen zararın da teminat altında alındığını, davalı sigorta şirketine başvuru sonucu ekspertiz incelemesi yapıldığını, ancak davalının müvekkilini oyaladığını, diğer davalı C.. Ç..'nin bina sahibi olarak meydana gelen zarardan sorumlu bulunduğunu, müvekkilinin hiçbir ihmal ve kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin uğramış olduğu zararların tazmini için bu davanın açıldığını, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davanın kabulü ile, 10.724,60 TL tazminatın olay tarihi olan 07/01/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.Birleşen dava dosyasında davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan C.. Ç..ye ait olup, müvekkilinin binasına bitişik olan N... Cafe isimli işyerinde 07/01/2011 tarihinde bilinmeyen bir nedenden ötürü yangın çıktığını, çıkan bu yangının, bitişiğinde bulunan müvekkilinin binasına sirayet ettiğini, müvekkiline ait ahşap olan çatı katının tamamen yandığını, sac, kereste ve su deposunun tamamen yanarak kullanılamaz hale geldiğini ve yine müvekkiline ait aynı apartmandaki 4 nolu dairenin çıkan yangın nedeniyle hasar gördügünü, içindeki eşyaların tamamen yandığını ve mutfak eşyalarının tamamen zarar gördüğünü, müvekkilinin binasında meydana gelen hasarların bir kısmının Hakkari Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/14 D. iş sayılı dosyası üzerinde tespit edildiğini, davalı C.. Ç..'ye ait iş yerinin A.. A.. tarafından sigortalandığını, müvekkilinin, komşu binada yangın çıkması ve müvekkiline ait binaya sarkması ve çıkan yangın sebebiyle müvekkilinin ağır zarara uğradığını, müvekkilinin uğradığı bu zararların davalıların sorumluluğunda olduğunu, Hakkari Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan tespit sonucunda tanzim edilen raporlara göre toplam olarak 31.301,34 TL'nin olay tarihinden itibaren fazlaya ilişkin haklakı saklı kalmak kaydıyla tahsilini talep etmiştir.Asıl ve birleşen dosyalarda davalı olan A.. A... vekili cevap dilekçelerinde özetle; dava dilekçesinde adı geçen C.. Ç..'ya ait olan N... Cafe isimli işyerinin müvekkili şirket nezdinde 30/12/2010-30/03/2011 tarihleri arasında .... numaralı işyerim paket poliçesi ile sigortalandığını, bu poliçede yer alan yangın mali sorumluluk klozu çerçevesinde teminat limitinin poliçede belirtildiği üzere 10,000 TL olduğunu bu kapsamda meydana gelen olayda aynı sebeplerle zarar gören başka binaların da mevcut olduğunu, mahkemenin bir an için sorumluluklarına karar verse bile sözü edilen olaya ilişkin proporsiyon uygulaması yapılmasının gerektiğini, ayrıca söz konusu rizikonun gerçekleşmesinden sonra ve davadan önce bile vekili olduğu şirkete davacı tarafından herhangi bir yazılı talepte bulunulmadığını, buna ilişkin bir belgenin dahi dosyaya ibraz edilmediğini, bu bildirim ve yazılı taleplerin olmamasının da davanın haksız olduğunun kanıtı olduğunu, bilindiği gibi mesuliyet sigortalarında sigortacının ödemekle yükümlü olduğu miktarın, sigortalısının kusuru ile değerlendirildiğini, burada zarar gördüğünü iddia eden davacı tarafın sigortacıya doğrudan dava hakkını kullanabilmesi için sigortalılarının sorumluluğunun olması gerektiğini ancak 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 1309 ve1310 da belirtildiği üzere 3. kişilere karşı tazminat hakkının, sigortalının kusurundan sonra değerlendirilebildiğini bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkeme tarafından; asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü ile; 9.708,25 TL'nin davalılardan müştereken ve mütesselsilen 07/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile alınarak ( mükerrer tahsil oluşturmayacak şekilde; 2.567,10 TL'nin davalı A.. A...'den 10/01/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile alınmasına) davacıya verilmesine, birleşen dava yönünden davanın kısmen kabulü ile; 28.109,68 TL'nin davalılardan müştereken ve mütesselsilen 07/11/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile alınarak (mükerrer tahsil oluşturmayacak şekilde; 7.432,90 TL'nin davalı A.. A...'den 10/01/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile alınmasına); davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılardan C.. Ç.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; TBK 69. ve 70. maddeleri kapsamında yapı malikinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat talebine ilişkindir.Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “tebligat”, “taraf teşkili”, “adil yargılanma” ve “hukuki dinlenilme hakkı” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır: Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır. Bir davada davalının, davacının açmış olduğu davadan haberdar olması, davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekir. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi; bozma sonrası yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, bozma ilamının içeriğine, bozma sonrası duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğünde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)1086 sayılı Yasanın 73 mad., 6100 sayılı Yasanın 27.maddelerine göre "Hukuki Dinlenilme Hakkı" iddia ve savunmada bulunma hakkında daha geniş olarak ve Anayasanın 36.maddesine uygun bir düzenleme olup; (6100 sayılı Yasanın 27.mad. Hükümet Gerekçesi) 6100 sayılı Yasanın 27, Anayasanın 36.maddesi ışığında "Hukuki Dinlenilme Hakkı" sağlanmadan taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunmaları için mahkemeye çağrılmadıkça haklarında hüküm kurulamaz. Tebligat Kanununun 35.maddesine göre; ''Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.''Somut olayda dava dilekçesinin 08.06.2011 tarihinde davalının daimi işçisine tebliğ edildiği, aynı adrese bilirkişi raporunun tebliği amacıyla gönderilen tebligatın 18.08.2012 tarihinde, davalının adresten taşınmış olduğu gerekçesiyle bila iade tebliğ olduğu, bunun üzerine mahkemenin gerektiği gibi adres araştırması yapmadan, kanunda belirtildiği üzere adres kayıt sistemindeki adreslerin tespiti yönünde kayıtları ele almadan, davalının aynı adresine Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligatları gönderdiği anlaşılmıştır. Adrese dayalı kayıt sistemine bakıldığında davalı C.. Ç..'nin eski ve yeni tebliğe yarar adresleri mevcuttur. Anılan madde; kendisine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, adresini bildirmediği taktirde uygulama alanı bulabilir. Fakat aynı maddenin devamında "adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde" şerhi de konularak olası hak kayıplarının önüne geçilmek istenmiştir. Dolayısıyla adres kayıt sisteminde adresleri mevcut olduğu halde, bu adrese usulüne uygun tebligat yapmak yerine, davalının daha önceden tebliğ gerçekleşen, taşındığı eski işyeri adresine TK 35 maddesine göre tebligat yapmakta ısrar edilmesi uygun bulunmamış, bu nedenle davalıya usulüne uygun olarak tebligatların yapılmadığı, davalının savunma hakkının kısıtlandığı anlaşıldığından yokluğunda yapılan tahkikat sonunda oluşturulan hükmün bozulması gerekmiş, bozma nedenine göre de davacının diğer temyiz taleplerinin incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.