Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10624 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 11071 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/11/2009NUMARASI : 2008/690-2009/579Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin, dava dışı kişilere ait taşınmazı, Bakırköy 22. Noterliğinin 26.04.1999 tarih ve 21458 yevmiye sayılı vekaletnamesine istinaden vekil olarak hareket eden davalı M.. T..'dan satın aldığını, adlarına tescilin yapıldığını, taşınmazın önceki maliklerinin müvekkilleri aleyhine tapu iptal ve tescil davası açtıklarını, yargılama sonunda vekaletname üzerinde sahtecilik yapılarak vekilin baba adının değiştirildiğinin anlaşıldığını, müvekkilleri adına olan tapunun iptal edildiğini, sahtecilik fiiline noter katibi S.. D..'ın aracı olduğunu, S.. D..'ın bu fiili nedeniyle yargılanarak mahkum olduğunu, davalı M.. K..'ın ise sahteciliğin gerçekleştiği tarihte noter olduğunu belirterek; her bir müvekkilinin maruz kaldığı zarar için fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup, 6.000,00 TL'şer den toplam 24.000,00 TL'nin müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsilini talep etmiştir.Davalılar duruşmalara katılmamış, cevap dilekçesi de vermemiştir.Mahkemece; davanın HUMK'nın 409/5 maddesi uyarınca 05.11.2009 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 17.11.2011 tarih, 2011/13783 E.; 2011/12053 K. Sayılı ilamıyla; davacılar vekiline çıkartılacak yazılı muhtıra ile verilecek kesin süre içinde eksik giderlerin tamamlanması aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı bildirildikten sonra eksiklik giderilmediği takdirde sonucuna göre bir karar verilerek ilgiliye tebliğin sağlanması gerektiği gerekçesiyle dosyanın geri çevrilmesine karar vermiş, eksiklikler giderilerek dosya yeniden temyiz incelemesi için Yargıtay'a gönderilmiş, uyuşmazlığın noter ve noter katibinin sorumluluğundan kaynaklandığından bahisle dosya dairemize gönderilmiştir.Dava; tazminat istemine ilişkindir.HUMK’nın 409/1. maddesi hükmü gereğince; “Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir." Aynı maddenin 5. bendine göre işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.Buna göre HUMK 409/1-5.maddesi gereğince dava dosyasının yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına ve bunun sonucunda da yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilmesi için taraflara öncelikle duruşma gününün bildirilip, herhangi bir şekilde haberdar edilmesi ve ondan sonra mazeretsiz olarak gelmedikleri takdirde HUMK 409/1 ve 5.maddesindeki işlemlerin uygulanması gerekir.Somut olayda, 03.02.2009 tarihli ilk celseye davacı vekili katılmış, yargılama, davalılar adına çıkartılan tebligat parçalarının dönüşünün beklenmesi için 16.04.2009 gününe bırakılmıştır. 16.04.2009 tarihli celse için davacı vekili posta pulu ekli mazeret dilekçesi vermiş, mahkemece, davacı vekilinin mazeret dilekçesi kabul edilerek, duruşma gününün ekli pulla davacı vekiline bildirilmesine karar verilmiş, duruşma 16.07.2009 gününe bırakılmıştır. 16.07.20 09 tarihli 3.celsede taraflarca takip edilmeyen davanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, 05.11.2009 tarihli ilamla da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.Dosya kapsamından;16.04.2009 tarihli celsenin sonunda mahkemece belirlenen 16.07.2009 tarihli yeni duruşma gününün posta pulu ekli mazeret dilekçesinin varlığına rağmen davacılar vekiline tebliğ edilmediği, dolayısıyla davacı tarafın duruşma gününden usulüne uygun olarak haberdar edilmediği anlaşılmaktadır.Hal böyle mahkemece; yukarıda açıklanan usul hükümlerine aykırı olacak şekilde şartları oluşmadığı halde HUMK. 409/5 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.Diğer taraftan dava, 07.10.2008 tarihinde açılmıştır. Dosyadaki nüfus kayıtları ve veraset ilamlarından, davalı M.. T..'ın 04.07.2001 tarihinde, davalı M.. K..'ın ise 02.06.2005 tarihinde, dava açılmadan önce öldükleri anlaşılmaktadır.Türk Medeni Kanunu'nun 28/1.maddesi gereğince; gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan istifade (hak) ehliyeti ölümle sona erer. Hak ehliyetinin Medeni Usul Hukukunda büründüğü şekil taraf ehliyetidir. Bu nedenle, ölmüş olan kişinin taraf ehliyeti yoktur.04.05.1978 gün ve 4/5 sayılı İ.B.K'da; dava tarihinden önce ölen kişinin taraf ehliyetini yitireceği, ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı, dava tarihinde şahsiyeti sona ermiş olan kimsenin mirasçılarına halefiyet kuralı uygulanamayacağı, mirasçılara tebligat yapılmak suretiyle davaya devam edilemeyeceği vurgulanmış, içtihatlar bu doğrultuda kararlılık kazanmıştır.Bir davada tarafların, taraf ehliyetine sahip olmaları dava şartlarındandır. Dava tarihinden önce ölmüş olan kişiye karşı dava açılmış olması halinde mahkemenin, davayı, dava şartı yokluğundan re'sen reddetmesi gerekir.O halde mahkemece; kendiliğinden gözönünde bulundurulması gereken bu usül kuralı gözardı edilerek ölü kişiler hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.